Seyfi Dursunoğlu, namı değer Huysuz Virjin, bir insan iki yaşam nasıl kıymetle sürdürülür sorusunun en net cevabı olarak karşımıza çıkıyor. 1932 yılında Trabzon’da doğdu. Hafız bir babanın huysuz oğlu olmak onun yaşamının pandemisi oldu. Çocukken gizlice gittiği piyano dersleri ile aykırı olduğu o yaşlarda kendini belli etti. Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra İngiliz Filolojisi bölümünde gördüğü eğitimi yarıda bırakarak Sosyal Sigortalar Kurumu’nda memur olarak çalışmaya başladı. 18 yıl SSK’da devlet memurluğu yaptıktan sonra işinden ayrıldı ve 1970’te Huysuz Virjin olarak sahneye çıkmaya başladı. Gazete manşetlerinde ‘hem zenne hem memur’ başlıklarıyla manşet olurken Türkiye yeni bir sanatçının doğuşunu merak ile seyretmeye başladı. Seyfi Dursunoğlu, ‘Huysuz Virjin’ karakterinin nasıl doğduğunu şu sözlerle anlatmıştı: “Beylerbeyi Kültür Cemiyeti’nde arkadaşlarımla birlikte Ramazan eğlenceleri yaparken, ‘Ben Virjin adını alıyorum’ dedim, o ismi sevdiğim için. Çünkü Huysuz Virjin öyle bir tip ki, herkes tarafından seviliyor. Dürüstlüğü, beklenmedik seks istekleri, isterikliyi, kendini beğenmişliği, hazırcevaplığı, kıvraklığı, dans etmesi, şarkı söylemesi… Bunların hepsi bir arada. Güzel tip bence.”  Peki merakınızı cevaplandıralım ‘VİRJİN’ kelimesinin anlamı ‘el değmemiş (saf) kadın’ demektir. Seyfi Dursunoğlu hepimize kadının olması gerektiği ama sürekli baskılanmaya çalışıldığı yanını göstererek; kadının sadece doğuran, yemek yapan, hizmet eden, ‘edep’ kelimesi altında bütün yaşamsal faaliyetlerinin örselendiği öteki insan kavramından çok daha fazlası olduğunu göstererek; kadının özgürce gülen, gönlünce sevebilen, içinden geldiği gibi konuşabilen, aklına koyduğunu yapabilen özgür bir birey olduğunu gösterdi. Ve bunu tek başına yaptı. Bunu yalnızca bir sanatçı başarabilirdi. Ve başardı…

        ‘Sanatçı Elittir’ sarmalından kendisini kurtarıp kendi söylemiyle hem muhafazakâr hem de sanatçı olmayı başardı. Seyfi Dursunoğlu, muhafazakâr bir adamdan edepsiz, aykırı ve doğrucu bir kadın çıkarırken sadece güldürüyor muydu? Kadınların kadınca yaşamasının sansürlendiği bir toplumda bir erkeğin bütün cüretiyle kadına cesaret verdiğini hangimiz inkâr edebilir. Yaptığı esprilerin geniş kitlelerce alkışlanmasının özeti; kadın kılığına girmiş bir erkek bütün esprileri mubah kılabilir. Tam da bu noktada cinsiyetsiz güldürebilmek tam da onun karakterine yakışan bir gösteriye dönüştü. O zaman hepimizin düşündüğü ama dile getirmekte çekindiği cümlelerin tabelasıdır Huysuz Virjin karakteri. Seyfi Dursunoğlu o kadar mütevazı bir yapıya sahipti ki televizyon yasağı ile karşı karşıya kaldığında onu üzenler için şöyle seslendi sevenlerine; “Sevilen insanlar aleyhinde alınan kararlar, karartı alanları sevimsiz kılar.” Müstehcenliği toplum içerisinde giz kalmaktan kurtarıp ayan beyan halde doğal bir serüven olduğunu gösterip, kadın saklanan bir canlıdır tabusunu yıktı. Şimdi yarım asırlık sanat hayatıyla yalnızlığı yanından hiç ayırmamış bu koca çınarın vefatından sonra bu kadar kalabalık bir sevgiye sahip olmasının tek bir açıklaması olabilir;

“Sevgi cinsiyetsizdir, insanca yaşamak cinsiyetsiz ve kahkaha dolu bir haktır.”

Işıklar içinde uyu Seyfi Dursunoğlu, var ol Huysuz Virjin…