Osmanlı Devleti’nin 31 Ağustos 1876 ile 27 Nisan 1909 tarihleri arasında hükümdar ve halife unvanlarını taşıyan Sultan II. Abdülhamid ve onun iktidarındaki dönem, tarihçiler tarafından çeşitli yönlerle ele alınmış ve hâlâ alınmaktadır. Yerli ve yabancı araştırmacıların ilgisini cezbeden Osmanlı padişahlarının başında II. Abdülhamid gelmektedir. Onunla ilgili çalışmaların akademik olanları yanında azımsanmayacak kadar amatör temelli olanları da vardır. Elbette bunda II. Abdülhamid’in siyasî ve ideolojik tartışmaların merkezinde olması ve bugün dahi onun üzerinden deyim yerindeyse bir tür hesaplaşma içine girilmesi ana etkendir. Bu doğrultuda kendi yaşadığı zamandan itibaren günümüze dek gelen II. Abdülhamid konulu çalışmaların dönem dönem farklı sonuçlara ulaştığı görülmektedir. Sonuçların ne kadar ilmî olduğu ve gerçeği ihtiva ettiğiyse tarih çalışmalarında ayrı bir tartışma ve araştırma gündemini belirlemiştir.

Devletin ve toplumun çarpıcı ve aynı zamanda sarsıcı olaylarla karşı karşıya kaldığı, Osmanlı/Türk tarihinin dönüm noktalarının yaşandığı, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinin altyapısının oluştuğu ve sonuçları itibarıyla ilmî ve ideolojik tartışmalar ekseninde hâlen etkisini sürdüren II. Abdülhamid’in nefesini taşıyan bu uzun soluklu dönemin en büyük iç gelişmelerinden biri Osmanlı’nın modernleşme faaliyetleri sonucu ortaya çıkan siyasî muhalefet hareketi Jön Türklerdir.

Tarihî olgu olarak Jön Türkler, bilinçli bir yapı sonucu organize olmuş ve modern tekniklerle hareket kabiliyetini tayin etmiş en önemli modern siyasî muhalif grubunu meydana getirmiştir. Sultan II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında mevcut siyasî ve sosyal yapı içerisinde aydın kesim arasında ortaya çıkan muhalefet zamanla gelişerek ve genişleyerek toplumun her kesimine ulaşabilen cemiyet hâline gelmiştir. Kendi içerisinde tek fikrî sistem üzerinde birleşemeyen Jön Türkler ortak amaç olarak meşrutiyeti yeniden ilân etmeyi devleti dağılmaktan kurtaracak tek çıkar yol görmüşlerdir. Osmanlı Devleti’nin felâketini engelleyecek formülün meşrutî yönetim olduğunu ileri süren Jön Türkler, bu uğurda karşılarında en büyük engel II. Abdülhamid’i görmüşler ve onun yönetimine son vermek için etkin muhalefete girişmişlerdir. Aslında her iki taraf da Osmanlı Devleti’nin istikbali endişesiyle devleti ve toplumu birbirlerine karşı korumaya çalışmıştır. Teşhis aynı olmakla birlikte uygulanmak istenilen reçetenin farklılığı II. Abdülhamid-Jön Türkler mücadelesinin çıkış noktasını meydana getirmiştir.

Sultan II. Abdülhamid ile Jön Türkler arasında cereyan eden mücadele iktidar-muhalefet dengesi üzerinde oluşmuş ve her iki taraf da birbiri aleyhine faaliyette bulunmuştur. Padişah, iktidarda olmanın sağladığı devlet gücünü ve makam avantajlarını kullanırken Jön Türkler ise her türlü imkânı seferber ederek fikirlerini Osmanlı toplumuna ve Avrupa kamuoyuna duyurmanın yollarını aramışlardır. Çağın şartları gereği önemli kitle iletişim aracı olan basını ve bunun yanında yayın faaliyetlerini kullanabilecekleri silâh olarak görmüşlerdir. İki taraf arasında devam eden mücadele, 23 Temmuz 1908’te II. Meşrutiyet’in ilânına dek devam etmiş ancak Jön Türklerin nihaî galibiyeti 27 Nisan 1909’da II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle olmuştur.