En güzel yıllarında bu şehrin havasını soluduk. Samimiyetin en güzel yaşandığı, bütün mahallenin birbirini tanıdığı, dertlerinden de, sevinçlerinden de haberdar olduğu yıllardı. Birlikte hareket etmenin güzelliğini doyasıya tattığımız o dönemde, bütün şehrin ortak bir paydası ve tek bir heyecanı vardı: Futbolun saf hali ve Trabzonspor. Herkesin en çok sevdiği renklerdi bordo ile mavi.

“5’te haftayım 10'da biter” diyerek başlardık mahalle maçlarına ama bir türlü bitmezdi; susayana kadar, ara vermeden koşardık topun peşine. En güzel çalımlarımızı atardık hayatın bütün yokluklarına rağmen. Ama şimdi, hayat bize çalım atıyor. Topun peşine koşan kimse yok. Herkes topu bekliyor artık. Dar alanda kısa verkaçlarla girdiğimiz ceza sahasından hep boynu bükük kalıp dönüyoruz hayatın bize sunduğu dijital platformlara

Geçen ay ligimizin yeni şampiyonu belirlendi. Çok sızlandık, kızdık, eleştirdik... Çok inanmıştık şampiyonluğa, o sene bu seneydi! ‘Yayla uşakları kazanacak’ demişti yönetici Ertuğrul Doğan. En güzel formaları almıştı bütün uşaklar. Doğmamış çocuğuna bile forma alıp ismini yazdırmıştı bizim Ağasarlı Garabalta! Yıllar sonra ilk defa bu kadar bütünleşmiştik bordo-mavi renklerin altında. Trabzon’daki her maç bir karnaval gibiydi. Avrupa’dan İstanbul’dan, çevre illerden bu havayı solumak için gelenler şehrin dar sokaklarına sığmıyordu. Bütün köfteciler ve balıkçılar, sonra da peynirli – kıymalı yapan bütün fırınlar dolup taşıyordu. TS Clup’larda forma bırakmadı kimse. ‘O sene’ye iyice yaklaştık diye ağzına kadar doldurduk Karadeniz’in kıyısındaki o mabedi. Başkan mesela, bu heyecanlı ve güzel süreci yaşamak, tarihe tanıklık etmek için tesislerde kaldı. Çocukları gibi ilgilendi, sevdi, okşadı kafalarını futbolcuların. Arada yapılan hoca değişikliği bile bu havayı bozmadı. Bir marka oluyorduk artık, kurumsallaşıyorduk ve büyüyorduk. Keşanlı formamız yüzbinlerce satıyordu. TS Medya merkezinin hazırladığı kısa filmler milyonlarca izleniyor, derginin tirajı 50 bini geçmişti. Batmakta olan bir kulüp adeta yeniden doğmuş ve gözünü şampiyonluğa dikmişti. Bir rüyamız vardı artık...

*

İyice yaklaşmıştık, güçlü adımlarımızın sesi iyice duyuluyordu ama araya salgın girdi. Hakem hataları, pandemi sonrası dayatılan ve sıkıştırılan maçlar, algı operasyonları, sakatlıklar, formsuzluklar vs…

Olmadı, bu sene olmadı. Üzüldük... Çok üzüldük ama biz inatçıyız, vazgeçmeyiz. Yeni umutlarımız olacak. Yine bir olacağız, sahip çıkacağız, destekleyeceğiz. Geçmişin karanlığına gömülmeden, yeniden çıkacağız yaylalara, oynayacağız horonumuzu, haykıracağız yine: Bu sene sensin şampiyon. Mutlaka kazanacak yaylanın uşakları.