İnsan bilinçle birlikte ancak insandır ve ya insanı insan yapan bilincidir.

İnsanın kimyası denilince akla ilk gelen özü veya bilişsel anlamda ne olduğudur. Kimya işin özünü temsil eder çoğu zaman. Ancak bilinç denilince kimyadan çok uzak, sadece beyinde gerçekleşen elektriklenmeler diye düşünmeyin. Öyle ki, mutluluk bir his olsa da vücudumuzda salınan kimyasallar olan hormanlar tarafından kontrol edilmektedir. Bu kimyasal bileşikler vücutta üretilir ve ilgili yerlerde kimyasal tepkimeler gerçekleştirir. Neticede faydalı ve işlevsel bir kimyasal süreç cereyan etmiş olur.

İnsan vücudu maddesel olarak değerlendirildiğinde, evrendeki tüm varlıklarda olduğu gibi  atomlardan oluşmaktadır. Elementler, bilimsel ispatlara göre evrenin oluşumu sırasında kütle çekimi sayesinde temelde en küçük yapıya sahip hidrojenin çekirdek reaksiyonlarıyla meydana gelmiştir. İnsan vücudu ağırlıklı olarak hidrojen, oksijen, azot ve karbondan oluşur. Bu elementlerin oranının vücudumuzda fazla olmasının sebebi ise tahmin edileceği üzere vücudumuzun büyük çoğunluğunun (yaklaşık % 62) su ve suyun içeriğinin de oksijen ve hidrojen olmasıdır.

Fiziksel anlamda elementlerden oluşan vücudumuz içerisinde tam anlamıyla kimya şöleni gerçekleşir sürekli olarak. Bütün hareketlerimiz, büyüme ve hatta duygularımız bile kimyasal süreçler sayesinde gerçekleşir. Örneğin kolumuzu hareket ettirmek istediğimizde, beyinden iletilen sinyaller kas hücrelerini uyarır ve kasılmasını sağlar. Burada gerekli enerji, ATP (Adenozin tri fosfat)-ADP (Adenozin di fosfat) kimyasal reaksiyonları sayesinde gerçekleşir. Keza, yediğimiz yiyeceklerin sindirilmesi asidik midemizde gerçekleşir. Vücudu oluşturan dokular, besinlerle alınan karbonhidrat, protein ve yağların kimyasal olarak yıkım ve tekrar yapılmasıyla, kimyasal süreçlerle oluşur.

Dikkati çekmek istediğim kısım ise tüm bu kimyasal süreçler devam ederken dışardan yapılan müdehaleler yani beslenme ve diğer alışkanlıklarla sistemin bozulma ihtimalidir. İnsan vücudu canlıdır ve beslenme gibi alışkanlıklara göre kendini alıştırır, çevreye uyum sağlar. Vücuda zararlı kimyasallar girişi olsa bile vücut bunları tolere edebilir. Ancak süreklilik veya uzun süren maruziyetler karşısında tolere edilemez duruma gelince sistem bozulabilir. Kimyasal reaksiyonlar tersinemez şekilde tek yönlü yürür veya kısaca vücudumuzun kimyası bozulabilir. Ve unutulmamalıdır ki, bu kimyasal tepkimeler yenilerini tetikleyen bir kaosa dönüşebilir ve bozulan veya aksayan bir tanesi tüm sistem yani vücudumuzu etkiler. Kimyasal maruziyeti azaltmak sistemin ahengini korumak için oldukça önemlidir.

Kimya düzgün çalıştırıldığı veya kullanıldığında faydalı aksi halde çok tehlikelidir.