İnsanlar arası tabii ilişkiler; varlığın samimi olmayanı ile ilgilidir. İnsan, kendi geleceğini düşünen bir varlık olduğundan, geleceğinden emin olmak ister. Günü birlik yaşayan insanlar, daha iyi sonuçlara ulaşamazlar. Geleceği hesap ederek hayatını tasarlayanlar, ileriye dönük hesaplarda bulunduklarından “çok boyutlu” bir düşünce faaliyetine girerler.

Bu model insanlar, çevresine güven aşılarlar. Güvenin tanımı da; inancın, isabetlisine, iyi davranışın üretkenliğine götürür. Çünkü kendisine iyi davranılan ve önem verilen bir insan, ister istemez kendisi de aynı tutum ve davranışlara karşılık verme zorunluluğu hissedecektir. Böyle iyilik ve tatlılık bütün sosyal ilişkilerde “davranışlarda” kendisini gösterecektir.

Tabii ki, burada da nezaketinde sosyal ilişkilerde oynadığı rolün önemini belirlemeliyiz. Çünkü nazik davranma insanın diğerine karşı vermiş olduğu değeri gösteren bir tutumdur. Nezaketin bir toplumda yaygınlaşması, sosyal ilişkileri güzel bir biçime sokar.

Nezaket, eğer toplumda kökleşmişse; o toplumda yaşama bir külfet olmaktan çıkacak ve bir zevk haline gelecektir. Nezaket, ruh olgunluğunun bir göstergesidir, insan sevgisinin ve saygısının bir sonucudur. İnsana, hayata ve Allah (C.C.)’e karşı gelişen hassasiyetin bir belirtisidir. Nezaketi hayatında göstermeye insan i bir şeyi kaybetmiş demektir. İnsan, toplum yapısının bir çekirdeğidir. O genel ilişkilerin kurucusudur. İslam insanı yaratılmışların en üstünü olduğunu belirtmiştir. Allah (C.C.) şöyle buyuruyor; “Biz Ademoğlu’nu şereflendirdik.”

İnsana verilen bu üstünlük, her şeyden önce dokunulmazlık demektir. İslam, bu hakkı bütün insanlığa; erkek-kadın, beyaz-siyah, zayıf-kuvvetli, fakir-zengin, herhangi bir millet veya kabile farkı gözetmeden, devamlı olarak bütün beşeriyete tanıyor. Bu tanınan üstünlük ile İslam nazarında her kim olursa olsun; kanı akıtılmaktan, malı gasp edilmekten, evi yıkılmadan, nesebi “soy-sopu” değiştirmeden, vatanından kovulmaktan, din ve vicdan özgürlüğü, düşünme hürriyeti, başkaları tarafından zoraki hâkimiyet altına alınmaktan korumuştur. Herkese İslam’da bir insanlık hakkı ve üstünlüğü tanınmıştır.

Herkesin kendine ait, başkalarının müdahale edemeyeceği bir yasak bölgesi vardır. Hukuk kuralında, insanın “suçu sabit oluncaya kadar suçsuzdur.” ifadesi ile, bir suç işlemiş olsa bile kendisine tanınan üstünlüğü zedelenmesine, kendisinin alçaltılmasına dahi izin verilmemiştir.

İşte bu değerlerle İslam herkesi “bütün yaratıkları” insan olma kıymetine ve yüceliğine ulaştırmıştır. Bu değer sayesindedir ki, insanlık her türlü yağmacılık, taşkınlık, işkence ve zulüm olaylarına karşı korunur. İnsanoğlu yukarıda da belirttiğim gibi “Yaratılmışların en şereflisidir.”

***

Maske, mesafe, hijyen kurallarına lütfen dikkat edelim.