Dünya Felsefe Federasyonları Başkanlığı’na seçilen ilk Türk ve ilk kadındır.

İoanna Kuçuradi, 1969 senesinde kurduğu Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde, emekli olduğu 2003 senesine kadar çalıştı. 1997 senesinden bu yana da aynı üniversitenin İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin müdürü ve bu merkezin bünyesinde kurulan UNESCO kürsüsünün sahibidir.

Bana göre bu ülkenin en gizli kahramanlarından biri o. Kitaplarının hepsini okuma fırsatım olmasa da dünyaya vermek istediği fikir için bir kaç sözü bize o yolu gösteriyor.

İlk olarak etik değerler üstüne yani en eksik kaldığımız yerden yol gösteriyor bize; “Etik eğitimi yürünecek bir yoldur. Eğitimde, yaratıcı insanlar yetiştirmek istediğimizi söylüyoruz, ama kişilerin etik yeteneklerini geliştirmek için ya bir şey yapmıyoruz.”

Size bir soru ahlaki değerlerini koruyamayan bir toplumda ilk bozguna uğrayan hangi değer olur? 

Saygı...

Saygı çatısının bozulduğu bir toplumda kısa sürede güven kelimesi anlamını yitirir. 

Doğan Cüceloğlu bu konuya en güzel örneği şöyle veriyor.

“Bir insanın gelebileceği en büyük mertebe güvenilir insan olmaktır.”

İoanna Kuçuradi namı değer Felsefe Anne ,felsefe ve eğitimin ayrılmaz bir bütün olduğunu anlatırken insan ve yaşam arasındaki bağı su sözlerle ifade ediyor.

Gelişmiş insan ve toplum modeline yeni bir yön veriyor. “Bir toplumun gelişmişlik seviye sadece ekonomik üstünlükler ile ölçülemez, bunu anlamamız için o toplumda ki insan haklarına ne denli saygı duyulduğuna bakmak gerekir.”

Peki ülkemizdeki felsefenin kurucusu olarak bu çıkmazdan kurtulmamız için çareyi nerede arıyor?

İnsanda...

“Sorgulayıcı, eleştirel tavır dogmanın düşmanıdır; dogma da felsefenin... Sorunlar karşısında üç maymunu oynamayı reddetmek; sorunları, yanlış değerlendirmeleri görmezden gelememek; hayatın üstüne düşünmeden edememek; bunu bir varoluş biçimi olarak seçmek ve ilkelerinden asla ödün vermemek...”

Üstüne düşünülmemiş hayat yaşamaya değmez... 

Sokrates…

Bu dünyada insan varoluşun  bir sebep sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirmiş olsa da sanırım bir şeyi gözden kaçırıyor.

Sebepten sonuca giden bir yol var ve bu yol içerisinde milyarlarca  verilmiş farklı kararlar var. İnsan kendini bir ezberden değil bir kesiften türetir. 

Bana göre insanoğlunun doğuşu ile varoluşu arasında yaptığı keşif hayatın tamda kendisidir. Düşünüyorum öyleyse varım cümlesi yaşamlarımızın tabelasıdır. 

Son olarak İoanna Kuçuradi şu sözlerle insanı temel hakları ve özgürlüğü bağdaştırıyor.

Başkaldırı...

Kuçuradi'ye göre insanın değerli bir varlık olduğunu kabul etmezsek ne etiği ne de insan haklarını temellendirebiliriz. İnsan değerli bir varlıktır çünkü değerler üretir. Bilim, felsefe, teknoloji, hukuk, edebiyat...

Bunlar değerlerdir.

İnsan esas itibari ile değerler üreten bir varlık olduğu için bu değerleri üretmesinin olanaklarına ortam sağlamak gerekir. Bu olanakların geliştirilmesinin engellenmesi insan hakların ihlal edilmesidir ki bu, bir anlamda, insanlığa yapılan en büyük kötülüktür. İnsanların yaşam haklarını korusanız, eğitim hakkını ve diğer haklarını korursanız; insanlar geliştirdikleri olanakları insanlığa faydalı olacak şekilde ortaya koyabilirler. İnsan haklarına dair şöyle diyor hocamız: “İnsan hakları gerçeklikte değillerdir. Bunlar ilkelerdir. Senin yaptığını belirlerler. Bu ilkeler senin kararlarını etkilerler ve bu da gerçekliği etkiler.”

İnsan tüm beceri ve düşüncesiyle doğumdan varoluşuna kadar keşfeden bir canlıdır.