Her gün televizyon ekranlarında kadına şiddet haberlerini duyuyor ve seyrediyoruz. Uygulanan şiddet o kadar kanıksandı ki yapılan saldırı cinayetle sonuçlanırsa haber değeri oluyor ve ekranlarda yer buluyor. Uygulanan şiddet sonucunda kolu bacağı kırılan kadınlar ölmemişse dikkate bile alınmıyor maalesef.

Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından  “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması” adı altında 2016-2020 yılları arasını kapsayan bir araştırma yapıldı. Yapılan çalışma içinde toplumun kadına şiddet konusundaki tavrını ölçen kısımlar da vardı. Araştırmada “Bir erkek, ailesinin dirlik ve düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” diyenlerin oranı 2016'da yüzde 14 seviyesinde iken 2020 yılına gelindiğinde yüzde 4'e geriledi. Bir diğer sonuç ise ailenin devamı için şiddetin görmezden gelinebileceğine dair. 2016'da katılımcıların yüzde 18'i bu düşünceye sahipken, 2020'de bu düşünceye katılanların oranı yüzde 8'e düştü. Araştırma, boşanma ve şiddet ilişkisine dair çarpıcı verilerde içeriyor. “Aile içi şiddet boşanma için yeterli bir sebeptir” diyenlerin oranı 2019'da yüzde 74 iken, bu oran 2020 yılında yüzde 79'a yükseldi. Yapılan araştırmanın sonuçlarına bakıldığında kadına şiddet algısı üzerine toplumda bir iyileşme görülmekte fakat tezat olarak kadın cinayetleri sürekli artmakta. Ortada ironik bir durum var gerçekten. İstatistiklere baktığımızda 2008'de 80, 2012'de 210, 2017'de 409, 2019'da 474 kadın cinayete kurban gitmiş. 2019 Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi araştırmasına göre; 167 ülke arasından kadınlar için hayat kalitesi sıralamasında Türkiye 114. sırada yer aldı. Her ne kadar toplumda kadına şiddet olgusu üzerine olumlu bir değişim ve bilinçlenme gözleniyorsa da tezat olarak kadın cinayetlerindeki sürekli artış ve dünya ülkeleri sıralamasındaki durumumuz toplum olarak hepimizin utancıdır. Bir toplumun gelişmişlik düzeyi kişi başı milli gelirle veya yapılan yol, dikilen binalar ile ölçülmez. Bir toplumun gelişmişlik düzeyi bireylerine ve özellikle kadına verdiği değer ile ölçülür. Suudi Arabistan gibi milli geliri tavan yapmış ama kadınlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapan bir toplum mu daha gelişmiş, yoksa Himalaya eteklerinde yaşayan anaerkil, ekonomik düzeyi düşük Mosuo kabilesi mi daha gelişmiş diye sorulacak olursa benim cevabım kesinlikle Mosuo kabilesinden yana olur. Çünkü kadını belli bir yere taşımış toplum pek çok sorununu çözmüş, komplekssiz, mutlu ve güvenli toplumdur.

Peki neden bazı erkekler kadınlara şiddet uyguluyor?

Öncelikle kadına şiddet uygulayan erkeklerin korkak ve kompleks sahibi insanlar olduğunu söyleyebiliriz. Erkek bu gibi olaylarda kendi lehine olan güç dengesizliğini kullanır. Dış ortamda karşılaştıkları olumsuzlukların üzerine gitmek için yeterli cesareti olmayan kişiler ezikliklerini ve korkaklıklarını eşine, kızına veya başka bir şekilde sahiplendiği bir kadına şiddet uygulayarak yansıtırlar. Tıpkı cesaretini kanıtlaması istenen bir tilkinin gidip yavrularını yemesi kıssasında olduğu gibi…

Kadınlar eş, anne ve kız çocuklarımızdır. Kadınlar çok özel ve toplumun temeli olan dinamiklerimizdir. Toplumda erkeklerin eşiti ve eksik yanlarının toplamı hatta kabalıklarının telafisidir. Erkekler hiç kusura bakmasınlar ama bir kadın doğum uzmanı olarak kesin kanaatim kadınların erkeklerden üstün yaratıldıklarıdır. Bence gerçek budur. Bir kadın erkekten aldığı bir hücreyi kendi vücudunda işleyip bir insan haline getirebilme yeteneğine sahip bir varlıktır. Kendi vücudunda oluşturduğu bu insanı zamanı gelince bir erkeğin dayanamayacağına emin olduğum sancılar bütünü eşliğinde doğurup sadece ona verilen anne sütü gibi bir mucizevi besinle besleyebilme yetisi var. Doğuştan verilen bu yeteneklere sahip olan kadın elbette erkekten üstündür ve hatta yaratılışa aracılık etmesi itibarıyla kutsaldır. Bu kadar özel varlıklara fiziksel güç eşitsizliğinden yararlanarak şiddet uygulamak hayvanlarda bile görülemeyecek bir vahşettir.