Kanıksamak; olup bitenleri, sürekli oldukları için, istemesek de sineye çektiğimiz ve süreç içerisinde tepkisiz kaldığımız durumları anlatır. 
Öyle tuhaf şeyler yaşıyoruz ki, üstelik sürekli. Süreklilik ve tepkisizlik bir süre sonra kanıksamayı getiriyor ne yazık ki! Artık yaşadığımız anormallikleri; alıştık, kabullendik ya da benimsedik diye de anlatabiliriz. Veya İnsan haklarını ihlal eden, gayri insani haklar ucubeliğini içselleştirmek diye de.
Birçok alanda ve yüzlerce konuda hak ihlalleri yaşanıyor ne yazık ki. Asıl üzücü olansa, bu ihlalleri, bir hakmış gibi kabullenme zayıflığının hızla yayılmasıdır.
Bu yazımda kanıksadıklarımızdan sadece üç tanesine değineceğim. Onlarcası arasından seçmek çok zor oldu doğrusu.

***
Bunların başında “sigara içme hakkı” geliyor.
Kamu ya da özel kurumlarındaki tiryakilerin haklarından bahsediyorum.
Tiryakiler sanki yasal hakları varmış ve onları kullanıyorlarmış gibi mesailerini aksatarak sigaralarını içmek için belirlenmiş yerlere atarlar kendilerini. Bunun için genelde; merdiven boşlukları, balkonlar ya da kapı önleri seçilir. Mesai arkadaşları ise görevlerine devam etmelidir elbette.
Size düşen sigara keyfi bitene kadar ilgili birimin önünde sabırla bekleyip sesinizi çıkartmamaktır. Sigara içmeyen görevliler de bu durumu ya sineye çekecekler ya da uygulayacakları başka bir ihlalle durumu dengelemeye çalışacaklardır.
Artık bu durum o kadar kanıksanmıştır ki, neredeyse bu gayri insani uygulamayı “sigara içme hakkı” gibi görmek üzereyiz. Böyle giderse tiryakiler, mesailerine duman üflemeye devam edecekler.
Oysa sigara yasağı konusunda ne kadar da doğru adımlar atılmıştı. Sanırım bu yasakları genişleterek güncellemek vakti gelmiştir.

***
Ve tabii ki, “telefonla konuşma ve bilgisayardan gözlerini ayırmama” hakkı da ben buradayım diye parmak kaldırıyor. 
Aslında bu “hak” birinci sırada olmayı çoktan hak etmiş durumda.
Siz işinizin yapılması için, telefon görüşmelerinin ya da yazışmaların sonlanmasını beklemelisiniz. Zira bu onların “yasal hakkıdır” görüşmeler, yazışmalar uzarsa, e buda sizin şansınızdır doğrusu.
Ayrıca toplantılarda, görüşmelerde hatta dersliklerde telefonla konuşmak ve hatta bunlara öncelik vermek sıradan davranışlara dönüştü.
Böyle giderse artık işlerimizi;  görüşmeler, yazışmalar ya da ekran oyunları fırsat verdiği zaman diliminde yapar olacağız.
Bu ekran tutsaklığı mesai saatlerinin verimini felç ederken, bireyleri de dumura uğratmaktadır. Bu anormal duruma dur diyecek ve engelleyici tedbirler alacak bir çıkışa şiddetle ihtiyacımız var.
Bu ihlaller, başta eğitim olmak üzere, kurumsal ve toplumsal düzenimizi alt üst etmektedir.
***
Ve tabii ki sırada, “kaldırımlara araç park etme hakkı” geliyor.
Kaldırımlar, Necip Fazıl’ın şiirindeki; “Istırap çekenlerin annesi” olma özelliğini çoktan kaybetti. Artık kaldırımlar için yeni bir şiir yazılabilir ve şiir “hukuk tanımazların park alanı” diye başlatılabilir.
Sanıyorum bu ihlal, ülke genelinde bir salgına dönüşmüş ve yayaların haklarını rafa kaldırmıştır.
Bu yetmiyormuş gibi bazı otopark yetkilileri kendi park alanlarını doldurduktan sonra, artan araçlarını yol kenarlarına ve ya kaldırımlara çekmek gibi akıl almaz ihlaller de başvuruyorlar.
Artık kaldırımlarda yürümek beceri gerektiren bir hal aldı.
Emniyetin bu ihlalleri görmezden gelmesi ve ya yeterince üzerine gitmemesi ayrı bir dramdır.
Böyle giderse, “hukuk tanımaz araçlar” kaldırımlarda kışlamaya başlayacaklar ve ortalık değnekçilerle dolacak.
***
Kanıksamalarımız beynimizde tutulmaya dönüşmesin, haksızlıkların hakmış gibi algılanması süreci tamamlanmasın! Lütfen.
Bunun için yetkililer yetkilerini, bireyler de insani duyarlılıklarını kullanmalı, geç olmadan.