Evet, insanlık zor günler geçiriyor. Ben de öyle karantinadayım. Buradan Türkiye’nin süreci yönlendirme ve yönetme konusunda söyleyeceklerim duygusal olabilir. Dolayısıyla o konuya hiç girmek istemiyorum.

Düşünmek! Her halde tam zamanı. Şimdi daha derinlemesine, daha sağlıklı ve daha verimli.

Paylaşımı düşünmek…

İnsan paylaşır; bilgiyi ve ekmeği.

Hangi insan derseniz? Elbette insan olan insandan bahsediyorum, modern zamanların dönüştürdüğü tiplerden değil.

Tarihte, bilginin ve emeğin içtenlikle paylaşıldığı “Altın Dönemler” sınırlı da olsa elbette vardı. Oysa bütün dinlerin ve felsefi görüşlerin adeta ön sözüdür paylaşmak. Hep en önemli değer olarak anlatılsa da, bu değerden insana pek pay düşmemiş anlaşılan.

***

Modern insan mutsuz, çünkü biriktirme hastalığına yakalanmış. İlacını da “daha çok” kısır döngüsünde arıyor ve kaçınılmaz olarak mutsuzluk sarmalına giriyor.

Oysa büyüten, aydınlatan, coşturan, arttıran ve kalıcı huzuru sağlayan hayat kaynağı odur; “paylaşmak.”

“Paylaşmak ve insan olmak” artık, unutulmaya yüz tutmuş bir slogandır modern dünyanın semalarında.

Paylaşmayı kapitalizmin tabutuyla gömen insan, şu işe bakın ki, kendi mutsuzluğunu, çaresizliğini, derdini paylaşmak için yine “bir insan” arar. Ne yaman bir çelişki değil mi?

Orda da ölçüyü kaçıran insan; birkaç kişiyle sınırlı olması gereken bu sır ya da dert paylaşımlarını bir de bakmışsınız sokaklara dökmüş. Buyurun başka bir mutsuzluk alanı…

Oysa en büyük ihtiyaçlardan biridir, derdini biriyle paylaşmak, “sırrını arkadaşınla sırlamak”tır; sırdaş, paydaş, arkadaş?

*Söze gerek kalmadan sizi anlayan ve anladığını size hissettirebilendir.

*Göz temasıyla muradını anlayabilendir.

*Hiç konuşmadan sizi dinleyebilendir.

*Gaz vermeyip, sükûnet üfleyendir.

*Vücut dilinizden sizi anlayıp, benzer şekilde karşılık verebilendir.

*Az sözle en doğruyu anlatabilendir.

*Yürüyüp gittiğinde “güveninin gölgesini” yanında hissettirebilendir.

*Aradığında orda yoksa bile manevi varlığıyla katkısını sunabilendir.

*Varlığı ile enerji sunup, yokluğu ile boşluk yaratabilendir.

*Sözü de suskunluğu da ilaç olabilendir.

*Renksizliğine renk, hayallerine ufuk açabilendir.

Hadi bir aklımızdan geçirelim sırdaşlarımızın sayısını. Fazlaysa azaltalım, yeterli sayıdaysa kıymetini bilelim.

Ve şayet böyle bir paydaşımız yoksa bilin ki aramakla bulunmayacaktır. O ordadır ve belki de bizim fark etmenizi beklemektedir.

Böyle bir paydaşınız varsa, bu “zor zamanlarda” yalnız olmadığınızı hissedersiniz.

Ben de bu anlamda kendimi şanslı hissediyorum çünkü iki güzel insanın varlıklarını, varlığıma pay ediyorum.