Mustafa Reis başkanlığında yerinden sökülüp Trabzon'a getirilmek üzere Deniz Feneri'ni kaçırmaya çalışan mürettebattan sadece üç kişi sağ kurtulmuştur. Bunlardan biri de Mustafa Reis ve halen akrabaları Trabzon Pazarkapı'da kasaplık yapan Kasapbaşı Sargıcı İbrahim Aga'dır. Muharebelerde düşmanı sarıp tesirsiz hale getirmesindeki becerisinden dolayı “sargıcı” diye anılmıştır. Sargıcı İbrahim Ağa babası Salih Çavuş'un 26 yıl topçu çavuşu olarak top başında muhaberelerde büyük fedakarlıklar gösterdiğini bir anı fotoğrafının arkasında yazar. Sargıcı Kasapbaşı İbrahim Ağa babasının kendilerine vasiyetini de şöyle anlatır: “Bana ve üç kardeşime, vatan hizmetinden geri kalmamalarını vasiyet etmiştir. Biz de o vaziyet üzerine hasbeten lillah hizmete amade olmuş ve umum harplerde elden gelen fedakarlıkları göstermişimdir. En felaketli zamanlarda Boztepe'de teşkilat yaparken muharebeyi kazanacağımızı, Yunanı denize dökeceğimizi ahaliye ve delikanlılara tebliğ ederdim. Mukaddes vatanıma ettiğim fedakarlığıma mükafatı karşılığı ‘cihan serdarı ve leşker-i İslam’ unvanını ihraz eylesin.”

Mustafa Reis başkanlığında Sohum Kalesi’ndeki deniz fenerini, yerinden söküp Trabzon'a getiren ekibin içinde olan Sargıcı İbrahim Ağa milli mücadele ile birlikte “teşkilat işleri”ni de bırakmayarak Boztepe'de vatan savunması yolunda halkı ve gençleri eğiterek gerçek bir vatansever olarak mücadeleden geri kalmıyordu. Birçok “umum muharebeye” katılmış olmanın verdiği tecrübe ile halkın maneviyatını güçlendirip Milli Mücadele azmini diri tutma görevini yerine getiriyordu.

Sargıcı İbrahim'in oğulları; Mehmet Salih Türk, Kemal Türk, Mehmet Salih Türk'ün oğulları:

Kenan Türk, Osman Türk, Kenan Türk'ün oğulları: İbrahim Türk, Uğur Türk, Kemal Türk. Mesleği aynı zamanda kasap olan ve o dönemdeki esnaf teşkilatında kasap başılık görevini üstlenen Sargıcı İbrahim’in 4. nesil torunları da bugün ata mesleği olan kasap esnafı olarak iş hayatlarını sürdürmektedirler. 

22 SALDAT PEŞİME DÜŞTÜ AMA SOHUM'UN FENERİ ŞU AN TRABZON'UN

SÜRGÜN SOYKIRIM YAZARLAR  ŞİİRLERE, DESTANLARA, AĞITLARA KONU OLAN SOHUM FENERİ 1835’TEN 191R S

Kısıtlı kaynaklarda deniz fenerinin Trabzon'a getirilmesi olayı anlatılırsa da bu eylemin ne zaman gerçekleştiğine ait çelişkiler de vardır. Bir gerçek var ki Trabzonlu kahraman yiğitler, Fransız yapımı Sohum Deniz fenerini Trabzon Limanı’nın girişini aydınlatsın diye yerinden söküp Güzelhisar'a getirip dikmişler. Sonrasında bu kahramanlık olayı “destanımsı” bir havaya bürünüp halka mal olup günümüze kadar gelmiştir. Aşık Tahir Karari Baba, “Mustafa Ağa Destanı” adlı şirinde bir kıtasında şöyle der;

“Nasıl methedeyim size ol eri,

Şöhreti tutmuştu her bir diyarı,

Anın yadigârı liman feneri,

Getirip düşmandan aldı meydanı.”

Baba Salim “Eşsiz Trabzon’uma” adlı şiirinde şöyle der:

“Savaşta daima düşmanı yener,

Kahraman halkında büyüktür hüner,

Etrafa nur saçar bağrında döner,

Sohum’un Feneri şen Trabzon’un.”

Baba Salim “Güzel Trabzon’uma “ adlı şiirinde ise şöyle demektedir:

“Sohum’un Feneri göğsünde nişan,

Pirağanın Mustafa ona kavuşan,

Binlerce Moskof’u etti perişan,

Sendedir bu şeref bu şan Trabzon.”

“Fener Destanı” adlı şiirde ise şöyle der:

“Saat birde düştüm Meydan yoluna,

Meğer vadem dolmuş ecel yoluna,

Rusiye’den aldım cebirle fener,

Sarayburnu’nda asılı döner.”

“Fener Türküsü” adlı bir şiirde ise şöyle anlatılır fener olayı:

“Sohum dedikleri bir küçük çarşı,

Dükkanlar açılır kıbleye karşı,

Sohum’dan almışım bir döner fener,

Güzelhisar’da asılı döner,

Yirmi iki saltat peşime döner,

Yadigarım olsun sana Trabzon.”

Şiirlere, destanlara, ağıtlara konu olan Sohum Feneri 1835 den 1917 yılına kadar Güzelhisar Kalesi’nde gemilere, takalara, ve sandallara, gecenin karanlığında ışıldayarak kılavuzluk eder. 1917 yılında Trabzon Ruslar tarafından işgal edilir. Mustafa Reis’in oğlu Asım Ağa’nın anlattığına göre Ruslar 1917 yılında Güzelhisar’dan feneri alıp götürürler. Tekrar Sohum Kalesi’ne mi götürülmüştür, yoksa başka bir yere mi konmuştur bilinmez ama fenerin yerine Rusların çalınması üzerine bir yıl içinde yenisinin yaptığı kayıtlarda. 

Bir başka kaynakta da, “Sohum Kalesi kitabesi, Kale, 93 Harbinde Rusların eline geçmiş Mesudiye zırhlısı ile bombalanmak istenmiş, mümkün olmayınca gemi kılavuzu Trabzonlu Mustafa Reis 15 kişilik ekibi ile karaya çıkmış, gaz yağı dökerek kaleyi yakmış ve hatıra için kale fenerini söküp Trabzon’a getirmişti" diye yazsa da sonuç olarak şunu diyebiliriz: 93 harbi diye adlandırılan ve Kafkaslar dahil olmak üzere Balkanlardan da çekilmek zorunda kalan Türk /Rus savaşlarında, Osmanlı Ordusu Sohum Kale'yi kuşatıp yeniden ele geçirmek istese de Rus Ordusunun Edirne’yi bile geçmekte olduğu bir dönemde Sohum Kale'yi yeniden ele geçirme mücadelesini bırakıp askeri ve donanmasını Karadeniz’in diğer yanına sevk etmek zorunda kalmıştı.

Trabzon'dan Osmanlı donanmasına rehberlik yapmak üzere Mesudiye Zırhlısında görevlendirilen ve Reis namıyla anılan Trabzon Boztepe'den Mustafa Reis ve Sargıcı İbrahim ile 15 kişilik arkadaş grubu, dönüşte Meşhur Sohum Feneri'ni yerinden söküp Trabzon'a getirmişler. Güzelhisar diye bilinen bugünkü Lalepark'a deniz Feneri dikilerek Trabzon Limanına kılavuzluk yapmaya başlamıştır.

Meydan'daki Atatürk Anıtında bu kahramanlık rölyef ile canlandırılmıştır. 

Tarihin geçmişinde saklı kalmış, efsane ile gerçeklik arasında anlatıla gelen bu hikâyenin kahramanlarından Mustafa Reis ve Sargıcı İbrahim'in 4.kuşak torunları ile tanışıp, ailede anlatılanları dinlediğimde kahramanlarımız hakkında çok ta aydınlatıcı bir bilgi edinmek mümkün olmadıysa da yine de kaynaklarda sözü edilen Deniz Feneri'nin Trabzon'a getirilişi ile ilgili aile arasında geçmişten günümüze kalan anılar yumağından çıkardığımız sonuç bu yiğitlerin gerçek birer kahraman olduğudur.

Sargıcı İbrahim'in mezarının Sülüklü'de, Mustafa Reis'in de Tavanlı Camii Mezarlığı’nda bulunduğu torunları tarafından ifade edildi.

Şimdi Trabzon'u bir görev beklemekte. Bu kahramanlık hikayesinin başkahramanı Mustafa Reis, Sargıcı İbrahim ve diğer arkadaşlarının mezarlarının düzenlenip şanlarına uygun biçimde ortaya çıkarılması ve az bilinen vatan savunmasındaki hizmetlerinin anısını yaşatacak anıt yapılmasıdır.

Zamanında Atatürk heykeli yapılırken anıları toplumsal bellekte canlı durduğu için rölyef ile bu kahramanlık olayı şehrin meydanında resmedilmişti. Şimdi Kalepark’ta, Sohumkale Deniz Feneri ve kahramanların anısını yaşatacak bir eser yapmak yerinde olmaz mı? 

Yararlanılan kaynaklar:

1-Dr.MustafaDuman/Sohum Feneri'nin Trabzon'a Getirilişi Söylencesi ve Destanları/Kıyı Dergisi sayı 65

2-Mahinur Tuna/Abhazyada Osmanlı İzleri

3-TDV İslam Ansiklopedisi