Galatasaray’ın da, Trabzonspor’un da eksikler neticesinde durumuna baktığımızda sahada ağırlığı olan takım maçı kazanacaktı ve de böyle oldu. 

Futbolcular üzerinde ismi daha ağır basan takım maçı kazandı. Maçın başında saman alevi gibi parlayan konuk ekip, özellikle orta alanda direnç gösterip, savunmasını öne çıkartarak Trabzonspor üzerinde baskı kurmaya çalıştıysa da Trabzonspor bu baskıyı ilk on dakikada kırıp, önce oyunda, sonra da atakta oyuna ortak oldu. 

Sakin olan, ne yaptığını bilen takım öne geçecekti ve öyle de oldu. İlk yarının son dakikasında yenen gol, savunmada adam ve alan paylaşımını doğru yapamayan, geriden gelen orta alan adamlarına baskı kuramayan anlayışın ürünüydü. 

İkinci yarıda oyuncu değiştirmesine rağmen anlayışı değiştiremeyen Abdullah Avcı, sahada takımı yönetecek ve yönlendirecek bir üst aklın olmamasının da sıkıntısını yaşadı. Hele yenen ikinci gol ki, Avcı’nın oyun mantalitesine tamamen ters ve zıt bir görüntüydü. Önde üst üste pozisyon ezen ve bir türlü sonuç üretemeyen takımın görüntüsü savunma oyuncularının da iştahını kabartmış olacak ki bu oyuncuların oyunun boyunu kısaltma düşüncesi Bordo mavili takıma pahalıya mal oldu.

Abdullah Avcı ile daha önce oynadığı 6 maçın toplamında yakaladığı pozisyonun daha fazlasını bu maçta yakalayan bu takım, sonuç üretemiyorsa bunun sebebi taktik te değil, yetersizlikte.. 

Sonuç olarak; Trabzonspor, zirve için kazanmak zorunda olduğu bir maçı kaybetti. 

Bu ve bu tür maçları kaybedebilirsin ama önemli olan futbolcuların sadece bir maç kaybettiği düşüncesinden arınması ve bir maçla neler kaybettiklerinden çok, neler kaybettirdiklerini anlaması.