Çocukken sahilde kovaların içine küreklerle kum doldurmuşsunuzdur.

Bu şanslı nesilden değilseniz de ilk fırsatta yıkılacak olan ancak hiç yıkılmayacakmış gibi duran kumdan kaleler yapmaya çalışmışsınızdır elbet.

Ya da canınız sıkıldıkça sıcak kumlardan avuç avuç alıp usulca yere bırakmışsınızdır.

Kumların avuçlarınızın içinden akıp gidişini izlemişsinizdir.

Belki vaktinizin bol olduğu bir anda, elinize yapışmış olan kum taneciklerini de incelemişsinizdir.

Hatta içinizden bazıları sahilde kaç adet kum tanesi olduğunu da sorgulamıştır.

Sahi, kaç adet kum tanesinden oluşur bir kumsal?

Avucumuzun içine yaklaşık yüz bin kum tanesi sığabiliyor.

Bir kumsal kaç avuç eder?

Brezilya’da uzunluğu tam 245 km olan dünyanın en uzun plajı Praia do Cassino kaç avuç saklıyordur içinde?

Ya da yüz ölçümü ülkemizin yaklaşık 12 katı büyüklüğünde olan Sahra Çölü…

Peki, elimizin içinde var ile yok arası duran küçücük kum tanesinden kat be kat küçük bir gezegende yaşıyor olduğumuz söylense, ne dersiniz?   

1980 yılında Amerikalı gök bilimci Carl Sagan evrendeki yıldız sayısının dünya sahillerindeki kum tanelerinden fazla olduğunu iddia etti.

Hawaii Üniversitesinden bir grup araştırmacı da çöller dâhil dünya üzerindeki tüm kum tanelerinin sayısını bulmak için bir çalışma gerçekleştirdi.

Bulunan sayılar gündelik hayatın çok ötesinde ve telaffuzu zor.

Bazı çalışmalar dünya üzerinde yaklaşık 75 kentilyon, bazı çalışmalar 4 seksilyon kum âdetinin olduğunu tahmin ediyor.

Büyük sayılar insan aklının sınırlarını zorladığı için hatırlayalım.

Bin, milyon, milyar, trilyon, katrilyon, kentilyon, sekstilyon… Yani 21 sıfır…

Gözlemlenebilir evrende tahmin edilen yıldız sayıları ise çok daha fazla…

Bazı kaynaklar 10 seksilyon bazı kaynaklar ise 4 oktilyon yıldız olduğunu söylüyor.

Yani 24 sıfır…

Hesaplaması, söylenmesi kafa karıştırıcı bir sürü sayıdan anladığımız; evren ile ölçeklendiğinde kum tanesinden kat be kat daha küçük bir gezegeni 8 milyar insan ile paylaştığımız.

Üstelik gezegenimizin sadece yüzde 29’u kara parçası…

İnsan aczinin resmi…

Belki de ünlü komedyen Charlie Chaplin’in  “Hayat yakından bakıldığında trajedi, uzaktan bakıldığında komedidir." sözünü söylemesinin sebebi bu küçüklüktür.

Ya da bu küçüklük içinde göstermeye, edinmeye çalıştığımız güçlü duruştur. 

17 yüzyılda insanoğlu mikroskop sayesinde hücre ve mikroorganizmalar ile tanışmıştı.

Bu dönemde dünyanın, evrenin merkezinde olduğu düşünülüyordu.

Evrenin merkezinde yaşayan ve bu tek hücreli canlılara göre oldukça karmaşık, gelişmiş canlı olan insanın varlığı oldukça değerlenmişti. 

Ancak yine benzer tarihlerde geliştirilen teleskop ise zamanla uzayın gözlemlenebilmesine olanak tanıdı. İnsanın evrenin merkezinde yaşamadığını keşfetti.

Ve insanın, evren ile ölçeklendirildiğinde mikroorganizmalardan çok çok daha küçük canlılar olduğunu ortaya çıkardı. 

Bu konuyu 1990 yılında 89 yaşındayken vefat eden Kanadalı yazar Manly P. Hall’ın sözü ile bitirelim.  

“Mikroskop insana önemini gösterdi; teleskop da önemsizliğini...”