Dünya bir kurgudan ibaret. İnsanlık, oluşturduğu kurgularla, daha iyi işbirliği yapabileceğini ve böylece hedeflerine daha kolay ulaşabileceğini düşünür.

Kurgu bir sistemdir, ölçütleri benimsenmiş bir sistem. Bireyler sistemin içerisinde yer alır, ve o hayati soru hep gündemde kalır: Birey midir önemli, sistem mi?

Dünyayı ve insanlığı çok olumlu etkileyen kurgular olduğu gibi, insanlığı köleleştiren kurgular da vardır.

Savaş bir kurgudur, eğitim de. Savaş insanlığa acı çektirir, eğitimse yeni ve gelişmiş dünyalar inşa eder. Yani her kurgu kötü değildir.

İnsanlığın hayatını düzenlesin ve renklendirsin diye oluşturulan kurallar, bir müddet sonra tarihi ve etik altyapısı olmayan değerler olarak, insanı yönlendirmeye başlar. Şirket, mülk, futbol, magazin, borsa, para...vb gibi kurgular, insanlığa hizmet etmek için yaratılmışken, zamanla tanrılaşır ve insanlığa hükmeder. Sanırım 21.yüzyılın en büyük problemi bu olacaktır: Yaratılan markalar karşısında insanlığın köleleşmesi.

MİLLİ EĞİTİM
Eğitim ve öğretim faaliyetleri bir sistem olarak insanlık tarihinin en özel alanıdır. Çünkü insanlığın ve ülkelerin kurtuluşu buradadır. Biliyoruz ki medeniyet tarihi aslında eğitim tarihidir. Dolayısıyla yaşanan eğitim tartışmaları hep kader belirleyici olmuştur. Ülkemizde yaşanan tartışmalara bakılırsa, bu alanda kıvam tutturamadığımız açıkça görülür..

Son dönem TEOG gelişmeleri, sisteme dair tartışmalarının hararetini artırmıştır. Şimdi herkes, “uzman” edasıyla konuşmakta ya da yazmaktadır.

Türk eğitim sisteminin en çok tartışılan tarafı şüphesiz ki sınavlardır. Bir türlü düzene konulamayan sınavlar!

Ancak bilinmeli ki sınavlar, bu savruk yapılanmanın halkalarından sadece biridir. Ve bu yazı, sınav tartışmasına katılmak niyetinde değildir. Zira konunun bir bütün olarak ele alınmasının gerektiğini düşünmekteyim. Ve biz kolay unutan bir toplumuz, zira sistemin bütününe zarar veren yaklaşımları kolayca unuttuk.

Şu yaşananları hatırlayan var mı?

-Köy okulları tamamen kapandı, köy öğretmeni kimliği tarih oldu.

-Öğretmen okulları kapandı

-Taşımalı öğrenci sistemiyle birlikte taşımalı öğretmen sistemine geçildi.

-Çok düşük puanlarla eğitim fakültelerine girildi.

-Fen Edebiyat fakültelerine formasyon verilerek öğretmen olmaları sağlandı.

-Öğretmen gelirleri hiçbir zaman istenilen seviyeye çıkartılamadı, bu durum birçok öğretmeni ek iş yapma arayışına yöneltti.

-Öğretmen ve idareci atamaları,çoğunlukla tartışmalı şekilde gerçekleşti.

-Sendika farklılıkları öğretmenler arası işbirliğini ve dayanışmayı bitirdi.

-Öğretmenler arası ayrımcılık ki, başlıbaşına bir yazı konusudur tedavisi zor travmalar oluşturdu.

-Dört yıllık fakülte bitirenler, bir dönem öğretmen olarak atandı

-Mektupla eğitim, kısa dönem eğitim öğretmenleri oldu

***

Bunlar, sadece öğretmenlik alanında unuttuğumuzu düşündüğüm birkaç tespit. Gerçek şu ki bu sayfaya sığmayacak nice konu var. Sadece sınav sorununa odaklanarak yapıyı ele almak yetersiz kalabilir. Alanın tamamını görmek gerek.

Otuz sekiz yıllık bir eğitimci olarak demem odur ki:

-Her şeyin ama her şeyin önüne eğitim ve öğretim faaliyetlerini koymadıkça,

-Çok nitelikli öğretmenler yetiştirmedikçe,

-Akıl, bilim ve değerler (milli, manevi, evrensel) üzerinden bir yapılanma gerçekleştirmedikçe bu dalgalanma devam eder.