Liyakatli; liyakatli olan, liyakat ehli, iş bilir, değerli. Liyakat göstermek; bir işte başarı göstermek anlamına gelir Türk Dil Kurumuna göre. Dünya’da liyakatsizlik konusunda zirveyi zorlayabilen bir ülkede yaşıyoruz.
Öğretmen vali olabiliyor, imam tarihçilik yapabiliyor, gazeteci imam olabiliyor. Kardeş dekan, amcaoğlu başkan yardımcısı da olabiliyor. Ortaokul mezunu eğitim fakültesi mezunu olabilirken, doktora yazan noter kâtibi oluyor. KPSS ile sürünen üniversite mezununa bakmayan sistem özel kalemlik üzerinden memuriyet sahtekârlığı yapıyor. Bu ülkede 9 seçim kaybeden siyasi genel başkanlığa devam ederken; sesi yüksek çıkan, başkalarına hakaret eden, televizyon programları gezen milletvekili olabiliyor. Hatta eşi milletvekili olup, oradan buraya atanan önü açık müdürlerde var! Milyar dolarlar bir kanunla hiç olurken, faturasına “ağırlama bedeli” eklenen bir millet yaşıyor bu ülkede güzel kardeşim. Herkes liyakatli ise vatandaş sen liyakatsizsin! Diyorlar sana vatandaş… Sen ne ara bu hale geldin?

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ!
Bir gazeteci büyüğüme rastladım yol üzerinde. Ayaküzeri konuşmamızda İstanbul Sözleşmesi’ne geldi laf. Kadına şiddet ve taciz, çocuğa şiddet ve taciz asla kabullenilemeyecek konular bunda hemfikir olduk kesinlikle. Ama “kadının beyanı esastır” maddesi muallâk ve havada, sonucuna vardık. Çıkar ve menfaat üzerine kurulu bir beyan yapılırsa erkek hakkında nasıl olacak bu işler? Hukuk, delil ve ispat peşine koşarken mahvolan hayatları nasıl yapacağız? Yaşadığımız coğrafyada iftira atmak o kadar kolay oldu ki delilsiz ispatsız. Bu konu çözüme kavuşmadıkça İstanbul Sözleşmesi’nin 20. Maddesi, Medeni kanunumuzun 6284 numaralı maddesi (Bu yasaya göre korunma talep eden kişi, tedbir için aile mahkemesine veya savcılık ya da kolluk birimlerine delil olmadan talepte bulunabilecek. Tedbir kararı için delil aranmayacak. Talep olmasa veya şikâyet olmasa da bazı suçlar için savcı doğrudan soruşturma yapabilecek. Cinsel saldırıya ilişkin yeterli delilin bulunmadığı durumlarda, kadın ya da çocuğun beyanı sadece kovuşturma aşamasına geçilmesinde değil, davanın nasıl sonuçlanacağında da belirleyici olacak.) çözümsüzlüğe ve gündem değişme malzemesi olmaya mahkûm olacak. İstanbul sözleşmesi muhakkak önemlidir ancak tartışılabilir ve düzeltilebilir.

ÖĞRETMENLERİMİZ!
Ülkemizde Eğitim Fakültesi sayımız 93, eğitim alan öğrenci sayımız ise 221 bin. Kısa bir matematik yaparsak her yıl en az 25 bin öğretmeniz hem öğretmen ordusuna hem işsiz öğretmen ordusuna katılıyor. Yanlış anlamayın bu gençler öğretmen ama aynı zamanda sistemin tanımlamasıyla yem bekleyen güvercinler. Yeni çıkan Sayıştay Raporu’na göre ülkede 138 bin 393 öğretmen açığı var. Bu açığı sadede Sayıştay değil Bakanlık’ta söylüyor. Ancak 2020 yılında tabiri caizse 20 bin güvercin yem bulabildi ve mesleğini icra etmeye başladı. Bir bakana göre sıfırlanan aşırı yoksulluk ülkelerin üretememesinden meydana gelir. Ülkede üretim yoksa eğitim yok demektir. Eğitimin baş harfi ise öğretmendir.

HAMZA YERLİKAYA
Anladık; sporculuk hayatının gereğince bir takım işlere girmişsin diplomayı almışsın. 1999’da şikâyet edilmişsin, 2001’de bir karar çıkmış ve bilerek sahte diplomayı kullandığın kararına varılmış. Bu ülkeye 14 atın madalya kazandırmış, bayrağımızı dalgalandırmışsın. Asrın sporcusu seçilmişsin. Seninle mutlu olmuş, evlerimizde hop oturup, hop kalkmışız. Sus! Seni öyle hatırlamaya çalışalım!

Ve dedi ki Hz. Ali: “Allah seni hür yarattı, tamah seni kul etmesin.”