Ankara Keçiören’de Semt Pazarına gitti bizim Haymanalı Niyazi, maksadı aslında pazar fiyatlarını öğrenmekti lakin, bir anda karşısına çıkınca sulu sulu şeftali, dili ile dudaklarını bir güzel sıvazlamasına neden oldu.

2 kilo alarak eve gitmeyi planladı. Ve işte her şey o anda başladı.

Bizim Niyazi, şeftaliyi koluna takıp volta alınca evin yolunda bir çeşme gördü. Dayanamadı, “Bir şeftali yuvarlayım hopudü gırtlak.” dedi ve yaptı. Keşke yapmayaydı. Poşeti açtı bir de ne görsün, pazarcı kendisine ezik şeftaaaaali! vermiş. Evde görse pazara uzak gitmeyebilirdi. Lakin çok yakın bir yerde tespit edince ezilmiş şeftaaaliyi! hemen gerisin-geriye döndü. Pazarcı ile aralarında bir gerginlik başladı.

Pazarcı; “ Ben sana ezik şeftaaaali! vermedim, Niyaaaaziii!” cümlesini kullanarak atar yaptı.

Niyazi durur mu? “Yalancı işte gör” diyerek kafasına fırlattı iki kilo şeftaliyi. Al sana pazar yerinde Şeftali Meydan muharebesi. Pazarcı ile Niyazi arasında çıkan kavgaya yan tarafta tezgahı olanlar da karıştı ve çok büyük bir arbedeye döndü.

Niyazi şu anlık tek ve kimsecikler yardımına gelmiyor. Önce meyve satan dövdü, dayanmak zor tabi yaz ayına gelince terleme işlerinden dolayı, bir de sıcak adamı yoruyor pazarcı kenara çekildi. Sonra patatesçi başladı, derken domatesçi, tabak-çanak satan adam, en son doncu dövdü bizim Niyazi’yi.

Doncunun dövmesi de bir başka oldu. Sütyenin lastik bölümü gözüne vurdu bir anda balon oluverdi bizimkinin gözleri. Alnında sütyenin markası, “Cafer donculuk.” anlayacağınız kavgaya ilk sponsor Cafer donculuk oluverdi.

Ama pazarcıların bilmedikleri bir şey vardı. Niyazi, Haymanalı. Canını yediğim bir telefon açtı mahalleye bir anda pazar yerinde Haymana Artistik Stilde Adam Dövme Kulübünden ben deyivereyim 100 siz anlayın 200 beygir gibi adam geldi. Artık Keçiörengücü düşünsün.

Bir kavga başladı az önce bizim Niyazi’yi döven pazarcıların kemiklerinden kırık sesleri geliyordu ki, ezik şeftaliyi satan pazarcının gözü bir aldı Niyazi’ye mavi örtülü tezgâhın üzerine oturmuş “löp, löp” şeftali yiyor. “Ulan Niyazi yeme şeftalilerimi” diyecek ama böğrüne yediği yumruk nefesçiğezini kesmişti. Bu sırada dayak yeme olimpiyatlarına şahit olacak birisi polis imdat beye telefon açarak, “Haymana Spor kulübü ile Keçiörengücü Spor Kulübü arasında devam etmekte olan kemik kırma faaliyetinde epey yaralı var.” ihbarı yaptı.

Tabi devlet baba bey olay yerine belediye zabıtaları ve Ankara Çevik kuvvetten takviye gönderdi. Bir anda pazar kavgası tüm semte yayıldı. Haymana’dan gelen 200 kişilik beygir gibi insan biçerler çok fena yapmaya başladılar derken polisle çatışmaya başladılar. Mesele çok karıştı. Bir anda ve aniden Keçiören Estergon kalesinde büyük bir toplantı düzenlendi.

Artık krizin merkezi Estergon kalesi ve krizin merkez kumandanı muhtar seçildi. İttifak yapan pazarcılar, emniyet, zabıta ve Keçiören halkı bir an önce bu 200 kişilik işgalci kuvveti dışarı çıkarmak için var gücüyle çalışmalara başladılar.

Niyazi ve büyük dava arkadaşları ellerine geçirdikleri pazar ürünlerini abluka altında kendilerini savunmak için harcamaya başladılar. Polis TOMA, biber gazı, plastik mermi atarken işgalci kuvvetler ise domates, patates, hıyar olana hıyar denk gelecek şekilde savunmadalar.

***

8 saat sonra…

Büyük Keçiören ittifakı bu kadar büyük bir direniş beklemiyordu. Haymanalılar ellerine geçirmiş oldukları patates, soğan ve domatesleri bir silah gibi kullanıyor kendilerine müdahale eden güçlere karşı tam savunmadaydılar. Kendilerinden tam istatistik alınmaz iken ittifak güçlerinden epey yaralananlar oldu. Kafasına patates yiyen semt muhtarı aynı zamanda kumandan. Yarı baygın şekilde gazetelere yaptığı açıklama da, “Birleşik Keçiören Kuvvetleri, bu direnişi yenecek ve işgal edilen Pazar yerimiz en kısa süre geri alınacaktır.” dedi. Artık iş çığırından çıkınca durum TBMM’ye bildirildi ve resmen meclis savaş ilan etti. “Nasıl yani mi diyorsun okur? Harbiden olmuş olay bu, işkembeden üretmiyorum ya. Sen hiç ciddi bir işe bakan TBMM gördün mü?”

Tabii TBMM böyle bir savaşı ilan edince otomatik olarak NATO müttefiki Türkiye’ye dünyanın çeşitli ordularından askerler sevk edildi. En fazla askeri İsrail yolladı. İyi de İsrail NATO’da değil ki. Maksat savaş olsun diye katılmış olabilir. Diyecek bir şeyim yok ben mi düşüneyim Niyazi düşünsün.

Haymana’ya da bu haber ulaştı. Niyazi ve Haymana Artistik Stilde Adam Dövme Kulübü üyeleri zor durumdaydı. Haymana Paktı toplandı ve Varşova Paktına “fakıs” çekildi. “Fakısta” emperyalist devletler, sömürücü düzenin hileli ürünlerini satan pazarcıları desteklemek için Ankara Keçiören’de kuşatma altında bulunan gençlerimizi sardı, yardım edin çağrısında bulundu. Bilin bakalım ne oldu.

Rusya, Çin ve İran hemen olaya müdahil oldular. Polatlı önünde büyük Keçiören ittifakı NATO askerleri Birleşmiş Milletler Barış gücü bulunurken, Haymana önlerinde Halk direnişi ve Varşova Paktı.

Herkes sinirli.

“Amarika” devlet başkanı Rusya devlet başkanına telefon açtı. Keçiören bizim ittifak toprağımızdır derhal oradan çekilin uyarısında bulundu. Rusya devlet başkanı ezilen halklar bizim korumamızdadır karşılığı verdi.

İşler iyice ısındı. Bir savaş başladı lakin savaş yavaş yavaş Kayseri’ye, oradan Suriye’ye Afganistan’a derken tüm Ortadoğu’ya yayıldı. Bir rivayet olur ki, “Amarika” kıtasına da yayıldı.

3 ay sonra…

Niyazi ve arkadaşları bir şekilde abluka altına alınmış oldukları pazar yerinden çıktılar. Bir de ne görsünler dünya savaşa tutulmuş. Bunların dış ve iç haberleşmeleri kesildiği için dünyada olan bitenden haberleri yoktu. Haymana yoluna girdiklerinde duvarlarda kendi fotoğraflarını görünce çok şaşırdılar.

“Ne oluyoruz gardaş.” demeye başladılar. Bir afişe gözleri takıldı. Afişte Niyazi’nin fotoğrafı altında bir yazı, “Diren Niyazi, seni kurtarmak için Vietnam’a geliyoruz.”

Niyazi şaşkın, Niyazi bitik, Niyazi şeşbeş.

Haymana’da eve geldiğinde evinin bir müzeye çevrildiğini gördü. Karısı da kapıda dünya basınına demeç vermekteydi.

“Ne yapıyor lan bu kadın?” diyerek yanaştı. Tabi bizim Niyazi saç sakal karışık olduğu için tanınmıyordu. Sakallarını sıvazlarken karşısında Eşi, “Büyük cihatçı eşim Niyazi, tüm ezilenler için büyük bir savaşa girdi. Şuan Bolivya’da Afganistan’da, her yerde savaşıyor. Canım kocam.” açıklamalarında bulunuyordu. Niyazi, “Lan benim karı başka koca mı buldu? Ben 3 aydır ablukadayım bir yere gittiğim de yok.” Bu ara tüm gazeteciler evden ayrılınca Niyazi eve girdi.

“Naber lan karı?”

“Niyazi senin burada ne işin var?”

“Sorma ya benim burada ne işim var?”

“Evet!”

“Manyak karı bura benim evim. Ne oluyor burada her yerde fotoğrafım var.”

“Direniş başlattın Niyazi’m sen ezik şeftaliyi fırlatınca pazarcının yüzüne kavga çıktıydı ya.”

“Evet beni bir güzel dövdüler.”

“Hee işte ondan sonra iş büyüdü NATO pazarcıları Rusya da sizi savundu derken çıktı mı sana üçüncü dünya savaşı.”

“Hadi be.”

“Volla(!) Niyazi’m. Aç televizyonları da bak.”

Niyazi hemen televizyonu açtı ki, ne açıklamalar ne açıklamalar yapmış. Gazetecilerin ağızından çıktığını iddia ettiği sözleri söylüyorlarken Niyazi, “Bunları ben mi dedim?” sözcüğü dudaklarından düştü.

Karısı; “Evet hayat güneşim, ben de şaşırdım valla bu kadar özelliğini bilmiyordum. Haymana’da şarapçı Niyazi diye anılırdın şimdi direnişçi Niyazi oldun canım “kocişim.”

1 yıl sonra…

Niyazi altında mavi çizgili pijaması ve üstünde yan komşusundan altığı lacivert ceketin üstüne taktığı rütbelerle Birleşmiş Milletlerin kürsüsünde bir konuşma yapar.

“Lan dünya;

Benim şeftalimi bahane ederek dünya savaşı çıkardınız. Ulan her şeyi anladım da “Amarika” başkanı! Olay Keçiören’de başladı. Ne çabuk Ortadoğu’ya oradan da tüm dünyaya yaydın anlamadım. Üstelik sende hiç şeftali yetişmez. Satan da sen değilsin puşt. Bana bakın şeftalimi bir daha bahane etmeyin. Muzumu size göstermek zorunda kalırım.”

Alkış oldu. Dünya pazarcılar birliği bir araya geldi artık Haymanalı Niyazi pazara gitmiyor. Ne isterse telefon açıyor malzemeler pamuğa sarılarak geliyor. Hayır yanlışlıkla biri ezilse yandık, al sana dördüncü dünya savaşı.

Editör: Haber Merkezi