Söylemesi ayıptır bu yıl, üniversiteyi bitirdim. Babam çok istiyordu mühendis olmamı, annem çok istiyordu doktor olmamı. Ben hiç istemiyordum o meslekleri yapmayı. Bu nedenle çok farklı bir bölüm okudum. Mühendislik okusam ne olacaktım ki, zaten Türkiye’de lise gibi üniversiteler var, hepsinde de mühendislik fakülteleri bulunuyor. Endüstri meslek lisesi mezunları mühendislik okuyanlardan daha çok teknik donanıma sahip, mesela makine okuyan bir “Mehendis(!)” kaynak makinesini meslek odasına kayıt olduktan üç yıl sonra bir seminerde görüyor. O da seminere bir kaynak şirketi sponsor olursa. Hiç makine görmeyen Makine “Mehendisi(!)” var.

Şimdi doktor olsam o da başa bela kardeşim. Biraz asabi adamım ben, bir hasta yakını verir bana sopayı dayak yerim de yerim. Bizim memlekette meşhurdur doktor dövmek. Hele bir de düşünsenize bir mafyanın size tedaviye geldiğini, aldın mı kafana sıkıntı. Adam varsayalım iyileşmedi ne olacak… Öleceğiz tabi ne olacak. Doktor memleketin mafyasından daha mı önemli. İlahi sizin de şu iyimser düşünceleriniz. Bu yüzden ne babamın dediği mesleği okudum ne de annemin dediği mesleği.

Kafamda çok favori bir iş yapma hedefim vardı. Son yüzyılın en favori işi ise mülteci kriziydi. Ben de bu mesleğe girmeliydim. Sonunda buldum “Amarika’da” bulunan Şikago Milletlerin Irzına Geçme Üniversitesine kayıt oldum. Bölümüm İnsan Kaçakçılığı ve Organ Nakli Uzmanlığı.  Bu üniversite çok mühim bir üniversiteydi. Kimler mezun olmadı ki bu üniversiteden. Trump, Co Baydın, Merkel, Putin, Adolf İtler, Mussolini,  daha sayamadığım birçok faşist. Bizim üniversiteyi bitirip de işsiz kalan hiç olmamış. Ha bir de KPSS gibi bir derdin de yok. Sadece hangi milletin ırzına geçeceksen okul bitirme tezini o konu üzerine yapıyorsun. Ben de, çok açgözlü bir adam olduğumdan dolayı, bir milletin ırzı bana az gelirdi. Bu nedenle daha derin iş yapmalıydım. Bu vesileyle İnsan Tacirliği üzerine tahsili tamamladım.

Okulumuzun girişindeki yazıyı hiç unutmamak üzere kulağıma da küpe yaptım. Yazının sahibi atom bombasının mucidi yüce bilim adam Robert Oppenheimer’e aitti. Efsanemizin sözü şu şekildeydi: “Bilakis büyük ulusları küçültecek - barışları ortadan kaldıracak, aynı zamanda dünyada huzuru yok edecek en büyük buluşu siz değerli faşistler için buldum. Yaşasın atom bombasının etrafında toplananlar…”

Aslında benim bitirdiğim bölüme göre bu atom bombası biraz ters. Neden mi? Savaş çıkacak lakin toplu ölüm olursa kimse kaçmayacak, herkes öldü. Bu da sektörü vuruyor. Bu nedenle ben atom bombasına karşıyım. Ama olsun Robert Oppenheimer sevdiğim bir büyüğümüzdür, benim okuldan mezun. Ben biraz daha küçük silahlarla iç savaşları destekliyorum. Bir dernek kurdum adı da, “Küçük Çaplı Eylemlerle Adam Öldürme Kooperatifi Birliği.”

***

İlk iş günüm bugün

Şirketimi kurana kadar çok uğraştım. Bin tane şişme bot aldım, yürüyerek yıpranmayacak 100 bin ayakkabı aldım. 10 TIR, 10 kamyon aldım, 5 de gemi. Birleşmiş Milletler ihale açmıştı, Suriye-İran-Irak hattında insan kaçaklığı işi… Garantili iş. En az 10 milyon göçmen var. Bunların 200 bini kaçak yollarla batıya getirilecek. Ben girdim ihaleye, bir de Kanadalı bir şirket girdi. Bastım parayı aldım. Birleşmiş Milletlerde tanıdığım var, “Pas parayı zarar etme şansın yok. Zaten zarar edersen devletler sana yardım edecek.” dedi. Ben de bastım aldım. 49 yıllığına bende Suriye-İran-Irak hattındaki kaçakçılık işi.

Bölgeye de kurduğum derneğin şubelerini açtım, bekliyorum başvuruları. Bu ara şartnamede bir madde var; bölgede faaliyet gösteren terör örgütlerinin en az üçüyle çalışma zorunluluğu! Onlarla da anlaştım. Bir aşırı milliyetçi örgüt, bir dinci örgüt, bir de sosyalist örgüt buldum tamam. Yok hani şimdi biri bu hat boyunca ülke kurarsa iş sekteye uğramasın diye ayrı ayrı görüşlerde örgütler bulmak zorundaydım.

***

Bürom da oturuyorum şuan, o da ne telefon çaldı. Çok heyecanlandım ilk işim mi acaba…

“Alo!”

Sekreter;

“Almanya şansölyesi Merkel Hanım geldi efendim sizlerle görüşmek isterler. Randevuda da ismi yok…”

“Yolla kancığı…”

Şimdi kadın Berlin’den kalktı geldi üstümü falan düzelteyim de ayıp olmasın.

Merkel; “Kazım nasılsın?”

“Merkel teyze hoş geldin. Hangi rüzgâr attı seni bu tarafa.”

“Senle teyzen olarak gurur duyuyorum. Geldin burada bir iş kurdun sınırdan adam kaçırıyorsun. Helal olsun, Şikago Milletlerin Irzına Geçme Üniversitesini de birinci bitirdin. Bu da büyük bir gurur yavrum.”

“Çok sağol teyzeciğim.”

“Senden bir istediğim var evladım.”

“Buyur Şansölye teyzem.”

“Şu kaçırdığın millete bir harita veriyormuşsun. O haritadan Almanya’yı çıkar sana zahmet.”

“Evet, Kaçalım-Görelim haritası.”

“Evet! Sana zahmet çıkar şuradan bizi yavrum. Fransa’ya yolla biraz.”

“Olsun teyzem seni mi kıracağım.”

“Sana 200 milyon avro vereyim bu iyiliğin için benim de son dönem biliyorsun ‘Alamanya’da’”

“Para az ama neyse senin hatırın yeter teyze.”

“Oğlum yarısını bölgede bulunan hökümetlere(!) veriyorum milyon milyon alıyorlar.”

***

5 saat sonra…

Merkel teyzem gitti, yani tam kapıdan çıktı Fransa Cumhurbaşkanı Makron aradı. Ne dese beğenirsin… O haritadan Fransa’yı sil 500 milyon Euro… Olsun dedim. Derken “Amarika” Devlet Başkanı bunak Co Baydın aradı. 1 milyar dolar yatırdı hesabıma aman dedi “Amarika’ya” yollama.

Vay be. Ben ne yapacağım şimdi kafam karıştı. Kimle görüşsem, bir yetkili gelmesi lazım. Ulan bana verdikleri parayı bu adamlara verseler göç dalgası duracak. Ama sirkülasyonu sağlamam gerekli. Malum bir ülkeden aradılar görüşmek için Bağdat’ta bir çay bahçesine çağırdılar. Malum ülke acaba ne isteyecek. Hayır işi değildir inşallah. Çok severler onlar böyle işleri.

***

Zırhlı bir arabam var söylemesi ayıptır atladım ona hemen gittim tarif edilen yere.

“Buyur hacı abi.”

“Şirket kurdun tebrik ederim.”

“Sen de mi istemiyorsun mülteci?”

“Yok! İstiyoruz biz. Ama bir anlaşma yapalım.”

“Nedir anlaşma?”

“Sen bize para vereceksin her mülteci için.”

“Zaten siz Birleşmiş Milletlerden almıyor musunuz?”

“O başka, sen de vereceksin. Zaten işini iyi yap sana bu devletler para akıtırlar. Sen de bize yüzde vereceksin. Senin de iş çözülecek.”

“Vay kurnaz vay.”

“Her kişi başına 100 dolar.”

“500 milyon dolar yapar olmaz. Aşağıya in.”

“Sınırları koruruz bak canımı sıkma. Bir sinek geçemez bu tarafa.”

“400 milyon dolar yap. Bak üniversitede okurken burs aldım daha onu da ödemedim.”

“Tamam lan.”

“Pardon acaba isminiz neydi yetkili bey.”

“Ne yapacaksın.”

“Güzel isim Ne Yapacaksın Bey memnun oldum.”

Büroya geldim ilk işim ne kadar güzel geçti. Bizim oralarda bir gelenek vardır ilk para duvara asılır iyi de ben milyar dolar kazandım. Olmadı ya, keşke 10 dolar falan verseydi ilk “Co Baydın.” Onu asmak güzel olurdu. Allah’tan Amerika ile 1 milyar dolara antlaştığımı duymadı “Ne Yapacaksın” bey yoksa beni yolardı.

Editör: Haber Merkezi