“Dış güçler, kötü emelliler, Türk ekonomisine kumpas kuranlar, bizi sevmiyor ve istemiyorlar” deniyor ya! Bu devletin polisi, jandarması, istihbaratı, ajanları var: Kim bu düşmanlar, kaç tane yakalandı? Kaç tanesi etkisiz hale getirildi? “İfşa” edin de, dostumuzu, düşmanımızı, bizi istemeyenleri, dolar, avro oyunlarıyla ekonomimize kumpas kurup çökertenleri “belgesel” izler gibi görelim, öğrenelim!

Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz ya! Nelerde, nerelerde, hangi kalemlerde kesintiye gittik, hangi konularda tasarruf ettik? Hangi harcamaları durdurduk? İsraf, çarçur etme, savurganlık, har vurup harman savurma bitirildi mi? Hiçbir yetkiliden dinlemedim. Para vanasının başındaki insan çözüme değil, “gözlerindeki ışıltıya” çağırıyor insanları. Sonra da bilgiç bilgiç “Ortodoks, heterodoks” sözcükleriyle değişik deneyimlerle “allameliğe” soyunduğunu vurguluyor. Demek ki, “ne büyük insan” mış kanısına varılsın diye.

Doları 18’lere, avroyu 20’lere çıkaran, Türk ekonomisini çökerten ve piyasayı, fiyatları uçuran “dış güçler”, bir gece operasyonu ile nasıl bertaraf edildi? Doları, avroyu, faizi, enflasyonu, hayat pahalılığını, vatandaşın “çarpılmasını” hangi sihirli değnekle durdurdular, “dış güçleri” nasıl püskürttüler? Muhteşem bir öykü! Filmi çekilse gişe rekorları kırar.

Dolar, avro, politika faizi düşürüldü, doğru, fakat fiyatlar düşürülmüyor; benzin, mazot, elektirik, doğalgaz, yağ, mercimek, nohut, kuru fasulye, un, ekmek ve tüm sebzeler, köprüler, tüneller, otoyollar, ulaşım. bırakınız düşmeyi zam yağmurlarıyla sulanıyor. Nedense “dış güçler, kıredi faizlerinde, enflasyonda, üretilen ve tüketilen tüm mallardaki” fiyatlarda direniyor, “ezdirilmek istenmeyen(!) bu milleti” ezmekte, un ufak etmekte son derece kararlı görünüyor, ama sihirli değnek nedense burada kullanılmıyor, her halde gücü buna yetmiyor.

Çok ilginçtir: 80 12 Eylül’üne gelene kadar, (nasıl “döviz-kur yangını” ülke ekonomisini kasıp kavuruyor idiyse), ülkede kan gövdeyi götürüyordu. Binlerce genç birbirini öldürüyordu. Sokaklar, caddeler, üniversiteler savaş alanına döndürülüyor, kahvehaneler, otobüsler taranıyor, iş yerleri, gemiler ateşe veriliyor, can, mal güvenliği kalmıyor, haklar, özgürlükler rafa kaldırılıyor, hükümetler acze düşüyor, güvenlik güçleri bölünüyor, vatandaşlar sorumsuzca düşman kamplara ayrıştırılıyordu. Vatandaş “tüm bu işleri Amerika’nın CIA’sı ile Sovyetlerin KGB’sinin yaptığına” inandırılıyordu. Hey Hat! 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece sabaha karşı Türk Silahlı Kuvvetleri “kansız bir darbe ile idareyi ele alarak” tüm karışıklıkları, öldürme, yaralama olaylarını durduruyor, kahveleri taranan, üniversitelerini okunmaz, sokakları, caddeleri yürünmez yapan ve kaosta olan bu ülkeyi, barışa, huzura kavuşturuyor, can mal güvenliğini, bir bildiri ile sağlıyor. Her kötülük, kargaşa, kurşuna dizme, tarama, ateşe verme, yurt ve üniversite basma eylemleri peynir gibi, “şıp” diye kesiliyor.

Birkaç saat içinde bu korkunç anarşi nasıl durduruldu? “Yıllardır ülkeyi kan gölüne çeviren CIA ve KGB ajanlarına ne oldu? Nasıl yok edildiler, hangi deliğe girerek kurtuldular? İşbirlikçileri kimlerdi? Bunca genci birbirlerine sağcı-solcu diye nasıl öldürttüler ve onca acıyı bu millete nasıl yaşattılar? Durdurulabiliyorsa bu katliam, bu zamana kadar neden sürdürüldü, gençlerin birbirlerini öldürmelerine neden “göz yumuldu?” Maden ki “dış güçler”, madem ki “CIA ve KGB” bu işi yapıyordu, kaç tane ajan yakalanıp hesap soruldu?

Bunların hiçbiri yapılmadı; belgelendirilmedi. “Dış güçler, CIA, KGB” birer efsane iddia olarak kaldı. “Vatan, millet, din, iman, ezan, Kuran, bayrak sevgisi(!) pazarlandı. Gerçek sorunlar konuşulup tartışılmadı, örtüldü, gizlendi, saklandı, çözülmedi. Konuşmaya, tartışmaya, yazmaya, anlatmaya çalışanlar “dinsiz, imansız, vatan, millet haini olarak suçlandı, aşağılandı, soruşturma, kovuşturma geçirdi, peşlerine polis takıldı, mahkemelerde süründürüldü.” Sorunları ağzına alanlar “satılmış” olarak adlandırıldı.

Bugün de değişen bir şey yok. Ülke sorunlarını, yönetim başarısızlıklarını, beceriksizliklerini açıklayanlar, yazanlar gazetelerinden kovulmakta, “terörist” diye suçlanıp içeri tıkılmaktadır. (Merkez Bankası rezervlerini gösteren gırafikte, bir gecede 17 milyar doların satıldığı görünüyor -Basın)

Birkaç saat içinde dolar, avro ellerindeki “sihirli değnekle(?)” “dış güçlerden, ekonomiye kumpas kuranlardan”, 12 Eylül’de olduğu gibi kurtarılıyor.  Dolar 18’den 11’e, avro 20’den 12’ye düşürülüyor, ama her ne hikmetse fahiş fiyatlar, kıredi faizleri, enflasyon ve zamlar düşürülmüyor. “Ezdirmeyeceğim” denilen halkım, yağmur gibi yağan zamlardan bir türlü korunmuyor, hem eli, hem cebi, hem midesi, hem de yüreği yanıyor.

Sağlıkla, sevgiyle kalın.