Geçen hafta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın yıl dönümünü kutladık, değerini bilenlere kutlu olsun. Her yıl Milli Bayramlarımızın yıl dönümlerinde olduğu gibi geçen hafta kutladığımız bayramımızda da meczup hezeyanlarına şahit olduk.

Bu Bayramda kadrolu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarınca görevlendirilen nöbetçi meczup Fatih Tezcan’dı sanıyorum. Ne dedi nöbetçi meczubumuz bir bakalım; “Cumhuriyet’i getiriyorum yalanıyla başa geçtikten sonra devlet ve millet düşmanlarına verdiği sözlerin gereği olarak 15 sene Cumhur’dan kaçan, Millet’in Egemenliği’nden rakı bardaklarına sığınan bir İslâm düşmanını, 3 kuruş için tepenize oturtmaya değer miydi...” . Bu yazıya neresinden bakarsanız bakın dikkate alınacak hiçbir tutar tarafı ve cevap vermeye değecek hiç bir kıymeti yok.  

Mustafa Kemal Atatürk Türk milletini birilerinin kulu olmaktan çıkardığı, Allah ile aldatmanın saltanatına darbe vurduğu için her zaman meczupların hedefinde olacaktır. Çizdiği yolun ne kadar doğru olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyor ve geçen zaman sürekli Atatürk’ü haklı çıkarıyorken bu deli saçması sözleri tartışıp meczuba prim yaptırmanın anlamı yok. Bu ve bunun gibi mesajların verilmesinin amacı kafası çalışan aydın insanları etkilemek değil, kendi gibi düşünen meczuplara yıkılmadık ayaktayız mesajını vermektir. Fatih Tezcan bu mesajında aslında şunu anlatmaya çalışıyor; “Ey benim meczup kardeşlerim, biz hala varız, bitmedik. İlk fırsatta baş kaldıracağız. Karanlık kuytu bataklığımızı gün gelecek her tarafa yayacağız. Kafamızdaki karanlıkla güneşi boğacağız. Yaşadığınız izbe bataklığınızda bizden işaret bekleyin, azminizi ve ümidinizi kaybetmeyin.”  

Genellikle bu gibi taassup ve meczup hezeyanların dışa vurulduğu mesajların ortak hareket noktası Atatürk’ün kullandığı içki olmakta ve sürekli aynı nokta ileri sürülerek Atatürk sarhoş ve alkol müptelası seviyesine düşürülüp itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Şahsen bendeniz hayatında hiç alkollü içki kullanmamış, alkolün fizyolojik ve manen sakıncalı olduğunu düşünen ve Baba tavsiyesinin de etkisiyle alkollü içkiden uzak durmaya çalışan bir kişi olarak sizinle bir anekdot paylaşmak istiyorum…

Amerikan iç savaşında Kuzey eyaletlerin başkanı Abraham Lincoln’dür. Kuzey ordularının generallerinden biri olan General Grant çok başarılı bir generaldir. Her girdiği savaşı kazanan iyi bir komutandır. Kuzey orduları içindeki diğer Generaller Grant’ın başarılarını kıskanmaya ve çekememeye başlarlar. Bir gün Grant’ın olmadığı bir ortamda Başkan Lincoln ile toplantı halinde olan bu Generaller Grant’ın çok içki içtiği ve emri altındakilere kötü örnek olduğu şikayetinde bulunurlar. Başarılarına ve zaferlerine yetişemedikleri General Grant’ı bir sarhoş, bir bağımlı seviyesine indirip Başkanın gözünde itibarını düşürmeyi amaçlarlar. Her girdiği muharebeyi kazanan General Grant’ın çok içki içtiğini öğrenen Lincoln hemen bir emir çıkarır ve bütün komutanlara  yayınlar; “Bu günden sonra General Grant ne içiyorsa bütün komutanlar aynısından içecektir.” Bu gün benimde elimde yetki olsa, alkole karşı ve kokusuna bile dayanamayan  biri olduğum halde Başkan Lincoln gibi davranır ve  ömrü savaşlarda geçen, kısa ömrüne bir çok zafer ve başarı sığdıran Atatürk gibi bir dehaya her türlü hakareti yapan, itibarsızlaştırmaya çalışan, hayatında boş konuşmaktan başka bir meziyeti olmayan, din komisyonculuğu yapıp insanlara cennetten köşk satan, huri pazarlayan bu meczuplara  Atatürk’ün içtiğinin aynısından içmek mecburiyeti getirirdim sanıyorum.

İçimizdeki meczuplar hezeyanlarını kusarken bakın Fransızlar Atatürk için ne diyor “Siz Türkler, Atatürk’ü Tanrıya; geri kalan her şeyi de Atatürk’e borçlusunuz…”  Doğru söze ne denir?