Global State of Emotions’un (Küresel Duygu Durumu) 2019 yılında 140 ülkede gerçekleştirdiği araştırmada “Önceki gün öfke göstermenize yol açan deneyiminiz oldu mu?” sorusuna “evet” yanıtı veren ülkeler arasında altıncı sıradayız. Demek ki ülkemiz bol öfkeli.

Memleketimizde hukuk uygulaması o kadar kötü ki öfkesini şiddetle çözenlerin yanına   yumruk, sopa her neyse eylemler kâr kalıyor anlayışı hakim oldu. 

Siyasi parti başkan yardımcısı evinin önünde dövülüyor, gazeteci evine girerken dövülüyor, muhalif liderlere saldırı oluyor, vatandaşın başına gelmeyen kalmıyor.

Öfkeyi ve getirdiği şiddeti çözecek  Adalet ve İçişleri Bakanlarının en sonki açıklamaları, ülkede öfke ve şiddet çözümü alanında sorun olduğunu fazlasıyla gösteriyor. Birisi “Mağdurum”, diğeri “Emir veremem” dedi. 

Sade vatandaş olan bizim halimizi yazmaya gerek yok. Haykırsan ne İçişleri Bakanı ne de Adalet Bakanı sesini duyar. 

Zira mağduriyetini veya anayasal hakkını talep etmek için basın açıklaması yapayım diyorsun bu sefer de karşında öfkeli bir kolluk kuvveti buluyorsun. “Hak” dediğin anda ses yükseliyor “Al bunları, al al”… Yine öfke.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun şehit cenazesinde yediği yumruğu ülke adaleti bükmedi. Adalet, yumruğu atanın yanına kâr bıraktı. Yetmezmiş gibi bazıları gidip boks ringlerindeki hakemler gibi gidip elini kaldırdı.

Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, “...şiddeti asla tasvip edemeyiz. Şiddetin ve terörün her türüne karşıyız…”

Cumhurbaşkanı’nın şiddeti tasvip etmediğini adalet göstermedi ve/veya adalet ile göstermedi. Kılıçdaroğlu’na yumruk atıldığında adalet ve kolluk kuvveti hızıyla ve doğruluğuyla çalışmalıydı. İbretlik bir örnek olmalıydı. Dava hâlâ bitmedi, morluklar geçtikten sonra alınacak ve ertelenecek cezadan bir şey çıkmaz.

Elbette öfke ve şiddet hali sadece ceza ile çözülmez, ancak öfkesini şiddete çeviren kişinin hem cebini hem de özgürlüğünü adaletin iyi gene acıtması gerek. Yasalar ve yöneticiler şiddeti tasvip etmediğini net olarak göstermeli…