Devletlerin kendi geleceklerini şekillendirmek için gerçekleştirmiş oldukları plan ve programla yola çıktıklarını izah etmeye gerek yok.

Doğal olan etkileşim ile çıkar ve menfaatlerini bu yönde dizayn ettikleri sürece hür ve bağımsız yaşarlar.

Hal böyle iken, olması gerekenin haricinde maalesef Türkiye’de çok ciddi travmatik olaylar olmaktadır.

Ülkenin dört bir tarafı delik deşik olmuşçasına giren ve çıkanın haddi hesabı yok.

Güvenlik zafiyeti olduğu gerçeğiyle, bilinç dahilinde Türkiye’ye getirtilen, göç ettirilen Suriyeli ve Afganlıların çok ciddi tehlikeler içerisinde ülkenin milli geleceğini ipotek altına aldığını ifade etmek istiyorum.

Ahtopot gibi, büyük bir trajedi oluşturan bu insanların derhal ve şartsız Türkiye’yi terk ettirilmeleri gerekmektedir.

Aksi büyük bir kaosa bu ülkeyi sürüklemek, telafisi mümkün olamayacak sonuçları karşımıza çıkartacaktır.

Hal böyle iken, Türkiye’nin kemikleşmiş yapısı çok güçlü olan Trabzon’u da bugünkü yönetimin, bilinçli veya bilinçsiz gerçekleştirdiği Afganlı ve Suriyelileri doldurması çok ciddi bir durumdur.

Tasvip edilmesi mümkün olamayacak bu tehlikeyi bu ilden uzaklaştırmak ve bu sığınmacı, mülteci adı altındaki herkesin derhâl geldikleri ülkelere gönderilmesi çok önemlidir.

Böyle bir tehlikeyi, süratle mantar gibi çoğalan bu insanların artık Trabzon’un geleceğini de etkilediği için bir an önce çıkma ihtimali büyük olan olaylar olmadan gönderilmesi isabetli olacaktır.

Diğer taraftan, Türkiye’nin birinci derece düşmanı Hıristiyan ve Ortodoks’lar için, Sümela adı altındaki manastırı çok özel ve olağanüstü paralar harcayarak, dünya ayin merkezî inşasıyla hayata geçirmek, bu vesileyle Türkiye’yi ve Trabzon’u derinden yaralayan düşünce gerisi, zayıf mantık iradesini nefretle ve şiddetle kınıyorum. 

Maalesef, Trabzon Maçka ilçesinde bulunan, ibadet olması, yaptırılması usul ve kural açısından da suç teşkil eden, ancak yöneticilerin, tarih ve şuur bilinci, ecdadını yok sayan iradeyle serbestlik oluşturması, birinci derecede bu ildeki MüslümanTürk halkını derinden yaralamıştır.

Diğer taraftan, bu lanet “ayin” ortamına dahil edilen mıntıka ile, bu necip milletin onuru için şehit olan Eren Bülbül’ün şehit edildiği ve mübarek kabristanı, kin ve nefretlerini daima Türk milletine kusan, Hıristiyanların ve Ortodoks’ların ayin yaptığı yer ve bölge aynı mıntıkadır.

Türkiye’nin aleyhine her türlü eylem ve olaylarda parmağı olan ülkelerin özel ajanlarının, kimi turist kimi papaz görünümü ile bu bölgede uzun süredir planlamalar yaptığını, Türk yöneticileri çok iyi bildiği hâlde, bu vahşete onay vererek, Türkiye’nin milli duruşunu çok tehlikeye attığı ortadadır.

Neden ve niçin ile düşündüğümüz bu tehlikeyi kesin ve kesin dikkate alıp tekrarlatmamak yanlıştan dönüş olacaktır. 

Aksine hareket, siyaseten milli ve manevî his ve mantıkla yola çıkıldığı iddiaların, aldatmaca ve göz boyama dışında bir amaç taşımayacağını belirtiyorum.

Ve Sümela’da iktidarın ve ortağının onay ve desteğiyle yapılan ayının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüksek bekasını korumak adına şehit olan Eren Bülbül’ün ruhunu incittiğini ve bu düşüncedeki herkesin derin vicdanında büyük yara açtığını ifade etmek istiyorum.