1872 yılında Osmanlı’da kurulan Müze-i Hümayun’un müdürlüğüne Alman Dr. Phillip Anton Dethier getirildi. 1874 yılında Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni yürürlüğe soksa da tarihi eserlerin ülke dışına çıkmasını engelleyemedi. Kaçırılan tarihi eserler ile ilgili birçok çalışma yaptı ve kitapçıklar yayınladı. Özellikle Atina’da bulunan Troia hazinesi menşei hakkında çalışmalar yayınladı.  Türk müzeciliğinin ilk yöneticisi 1881 yılında vefat etti. Alman Dethier’in ölümü üzerine Müze-i Hümayun müdürlüğüne Paris’te hukuk eğitimi görmüş Osman Hamdi Bey atandı.

Türk resim sanatının ilk kuşağına geçen isimlerden olan Osman Hamdi Bey hukuk eğitiminin yanında Paris’te ünlü ressamların atölyelerinde çıraklık yapmış ve ders almıştı. Ülkeye döndükten sonra Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü de yapan Osman Hamdi Bey, arkeoloji ve tarih ile de ilgilenmişti. Göreve geldikten sonraki ilk icraatı 1874 yılında Deither tarafından yayınlanan Asar-ı AtikaNizamnamesi’ni yenilemek oldu.

Osmanlı’da yapılan bu ilk yasal düzenlemede nizamnameye “tarihi eserler yurt dışına çıkarılamaz” ibaresi ekledi.

Yapılan bu düzenleme ile tarihi eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasakladı. Türk müzeciliğinin ilk Türk yöneticisi olan Osman Hamdi Bey yaptığı çalışmalar ile modern müzecilik alanında birçok ilklere imza attı.

İnsanlar var oldukları coğrafyada geçmişlerini tanıması ve geçmişlerinden ilham alıp eserler bırakabilmesinde müzeler büyük rol oynar. Vatandaşlar müze ziyaretleri yaparak tarih, kültür, sanat, bilim, doğa ve birçok alan hakkında yüzlerce fikir elde ederler.

Çocukların, gençlerin belleği dolar kendilerini geleceğe hazırlarlar. Avrupa ülkelerinde geniş parklar bahçeler, kültür merkezleri, kilise ve türevleri önemlidir. İnsanlar tarihin içinde varlıklarını, kimliklerinin farkına varırlar. Mimari önemli yer tutar hayatlarında. Mimari birlik önemlidir. Tarihi yapıların korunması önemlidir.

Bilindiği üzere tarihi yapılar ya da müzeler dönem, dönem kurumlar tarafından yenilemeye sokulur. Yapılan yenileme da mümkün olduğunca yapıya ve yapının amacına zarar verilmeden hassas düzeltmeler yapılır.

Trabzon Ayasofya Müzesi -benim için halen müze- bu hassaslığın çok uzağında bir süreç yaşıyor. Tarihten, doğadan, dünya miraslarından öç alınırmışçasına hareket edilerek, inşaat makineleriyle taciz ediliyor.

Kentin betonlaşması yetmiyormuş gibi tarihte betonlaştırılmaya çalışılıyor. En acısı ise sorumlu yok, sorumluluk alan yok.

Ben eminim Osman Hamdi Bey Ayasofya Müzesi’nin şimdiki halini görse Kaplumbağa Terbiyecisini yeniden çizer, Ankara’ya tayin yiyen İl Turizm Müdürümüzle, Trabzon Valimizi ziyaret ederek tabloyu hediye ederdi.
Vesselam.