Özgürlük:
İnsanlığın tarihiyle yaşıt, en insani kavram.
Anlamı, ağır bedeller ödenerek oluşturulan yaşama biçimi.
Kürşat’tan Kutluk Kağan’a, Oğuz Kağan’dan Atatürk’e milli tarihimizin büyülü güneşi.
Spartaküs’ten Che Guevera’ya, Gandi’den Mandela’ya, Ömer Şerif’ten Aliya İzzet Begoviç’e sınır tanımayan evrensel bir ufuk.
Hz. Adem’den Hz. Musa’ya, Hz. İsa’dan Hz. Muhammad’e ilahi bir söylem.

Kısaca özgürlük, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyenlerin ölümsüz aşkı, sonlu dünyadaki sonsuzluk hissidir.
Özgürlük ölümsüzlüktür.

***
Ama korkarım ki insanlıkla özgürlüğün yoları ayrılıyor.
Zira artık, her şeyin bir fiyatının olduğunu insanlığa kabul ettiren, “Yeni dünya düzeninin” baronları; özgürlüğü, insanlığın gereksiz bir fantezisi olarak tanımlamakta ve bu anlayışı insanlığa dayatmaktadırlar.
Çok da yol aldıklarını söyleyebiliriz.
***
“Yeni dünya düzeninin” bu zehirli atmosferi, bir taraftan ulus devletleri, diğer taraftan da insanların birey olma gücünü, narkozlayarak onları yaşayan ölüye dönüştürmek üzere.
Zira hızla içine çekildiğimiz bu dijital dünya, yönlendirme ve yönetme otoritelerinin egemenliğinde yapılandırılıyor.
Bu yeni yapı; ulusal ve bireysel düşünme ve karar verme yetimizin canlı ve aktif olduğunu hissettirme becerisine sahiptir.
Böyle hissettirir ama uygulamada hedeflediği kitleye, kendi çizdiği dijital yörüngeyi çoktan özümsetmiştir bile.
Her geçen gün özgürlük alanımızın daraldığını fark etmeden önümüze sürülen yaşam tarzını içselleştirmeye başlamışızdır artık.
Bu yeni yaşama tarzı insanlığı; tüketimden eğlenceye, sağlıktan eğitime, siyasetten ekonomiye her alanda yönetme ve yönlendirmek üzere yapılandırılmıştır.
Ulus devletler ve bireyler genellikle içine sürüklendikleri kurgunun farkında değildirler.
Kendi kararlarımızı veriyormuşuz edamızı da küresel güçler, gülerek izlemektedirler.
***
Yeni dünya düzeni; insanlığın en onurlu mücadelesinin ürünü olan gerçek özgürlüğü rafa kaldırırken, yapay bir özgürlük anlayışını kullanıma sürüyor.
Ulus devletler, bu yeni özgürlük atmosferinde:
Yaratılan düşmanlarla savaşmak ve belirlenen kalite ve miktarda silah satın almakta “mecburen özgürler.”
Belirlenen ürünleri üretmek ve belirlenen fiyattan satmakta “özgürler.”
Küresel para birimleriyle borçlanmak ve Kapitalist çarkın içerisinde yer almakta “özgürler.”
Güç merkezlerinden cesaret almak ve oralardan gelen rüzgarla yönlenmekte “özgürler.”
Hollywood dünyasının aktörü olmak ve popüler kültürün alıcısı olmakta “özgürler.”
Kısaca, Özgürlük Heykeli’ni seyretmekte “özgürler.”
Bireylerse;
Sağlıktan eğitime, kültürden siyasete, önlerine sunulandan belirlenen ölçüde yararlanmakta “özgürler.”
Modanın yarattığı alanın, dijital paraların ve bankaların hükmettiği dünyanın içerisinde hareket etmekte “özgürler.”
İhtişamlı alış veriş merkezlerinde dolaşmak ve belirlenmiş markalardan alış veriş yapmakta “özgürler.”
Kendilerini yapay zekaların yönlendirmelerine bırakmakta “özgürler.”
Sorgulamaktan vazgeçip, itaat alanlarında serbestçe dolaşmakta “özgürler.”
Toplumsal düşünce ve dertlenme kanallarını kapatmakta “özgürler.”
Paylaşma gibi yorucu etkinlikleri terk edip tamamen içlerine kapanmakta “özgürler.”
Tasarlanmış programlara dahil olmak ve kullanıma hazır paketler arasında seçim yapmakta “özgürler.”

Kısaca bireyler de Özgürlük Heykeli’ni seyretmekte “özgürler.”
***
Umarım ki insanlık, bu yapay özgürlüğün içinde boğulmaz ve robotlaşma sürecine kendisini kurban etmez.
Ve umarım ki Türk Milleti, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” ilkesini terk etmez.