Şair ne de güzel betimlemiş… 'Ay tutulması aklını karıştırır çiçeklerin…” diyerek. Peki bize neler oluyor? Ay mı tutuldu ruhumuzda, yoksa tutulan basiretimiz mi oldu?.. Bu araftaki halimizi neye yormalı? Nedir bu toplumsal cinnetin...
Sessiz sakin ama kararlılık içinde olmak çoğu kez dikkatlerin üzerinize yoğunlaşmasına, dahası hedef seçilmenize bile neden olabilir! Bu bağlamda susup kabulleniş biraz da yalakalık belki de istenen tutumdur!.. böylece onlarla eşitlenip dikkatleri...
Kuşkusuz Türkiye'de en belalı iş gerçeği aramak, bedeli en ağır nesne ise gerçeği dile getirmektir. Bu nedenledir ki bizde gerçekler ortalıkta 'tebdili kıyafet” dolaşır hep! Öyle ki, usta bir makyöz'ün elinden çıkmış...
Erkler ya da kuvvetler ayrılığı; Devlet gücünün birbirinden ayrı organlar eliyle dağıtıldığı yönetim anlayışıdır. Bu anlayışın uygulama pratiği; devlet niteliği kazanmış her toplumda birbirinden farklı üç temel erkin 'Yasama-Yürütme-Yargı”...
İşler sarpa sardığından olsa gerek! Şu sıralar yeniden bir 'reform” furyasıdır almış başını gidiyor! Sakın yanılıp da, 'nereden çıktı şimdi bu?” diye, reformist arkadaşların meşrebini, değişimle intisakını falan...
Küçük siyasi hesapların ve seçimlere yönelik ayak oyunlarının belirlediği ardışık gündemlerin gölgesinde! Yeni Anayasa tartışmalarının yapılıyor olması ve hemen ardından, siyasi otoritenin muhaliflere durmadan parmak salladığı bir...
Donanımları kendinden menkul cahil-cühelanın yerli yersiz her konuya sazan gibi atlayıp racon kesmelerine! Onca yakıcı toplumsal sorunu kendilerine has basitlikle çözmeye çalışmalarına., Ve fakat işler sarpa sarınca, bedeli 'tüyü bitmemiş...
Anımsarsınız, çıraklık yıllarında sürekli mızmızlanıp; 'hükümet olduk ama iktidar olamadık” diye dert yananlar! Görülen o ki, şimdilerde iktidar olmanın bile kesmediği akla zarar bir tatminsizlikle, kendilerini devletin yerine konumlar...
Şimdi suçüstü yakalanmış olmanın telaşıyla kem küm etmeleri sizi yanıltması? Maşallah topaç gibidir haspalarım. Deveyi havuduyla yutup, ihtirasın ipi ne yana sarılmışsa koşulsuz o yana yönelip, bir sağa, bir sola, bazen ileri çokça...
Özgür düşünce, İnsanın iki ayağı üzerine doğruluşundan günümüze, onu ışığıyla aydınlatan biricik esin kaynağıdır. Ne kadar çılgınca, ne kadar aykırı olursa olsun düşüncenin özgür olmasını öngören Oskar Wilde; 'Tehlikeli...
Bir zamanlar kuş cıvıltılarının, yaylımdaki kuzu melemelerinin ve çıngırak seslerinin yankılandığı o güzelim vadilerden, şimdilerde yükselen yöre halkının feryadı figanına kayıtsız kalıp, kulak tıkamak insan olana yakışır...
Kurgulanmış bir düşman motifi üzerinden varlığını sürdürüp, sürekli şiddet dilini kullanmak, kendi gibi düşünmeyenlere hakaret edip aşağılamak, ama karşıdan saygı beklemek… Kişisel düzlemde 'kendine güvensizliğin”...
ALIŞTIRILMIŞ YOKSULLUK! İtibar simgesi, pırıl pırıl otomobillerin! Sağlı sollu, çift sıra rasgele park ettikleri caddenin daracık kaldırımından, gelip geçenin sorgulayan bakışları arasında ayaklarını sürtercesine, yavaş, çelimsiz...
Bu kadim kentin havasını soluyup, suyunu içtiniz. Yetmedi milyonluk bütçelerle kendinize makam odaları tefriş edip makam koltuklarına, makam araçlarına bir güzel kurulup, yandaş ve yalakalarınızla kendinize tozpembe dünyalar yaratınız! Ama...
Seçimle gelmiş olsa dahi, 'Hiçbir faşistin seçimle gitmeyeceği” sözünün en somut örneğini sergileyen Trump!.. İktidar hırsıyla gözünü karartıp, tamda Amerikan Kongresinin seçim sonuçlarını değerlendireceği gün, yandaşlarını...
Umut, en üşengenimizi dahi sabahleyin yataktan zıplatabilecek denli müthiş bir duygu, Umutsuz yaşam düşünülemez bile, Yeni bir yıl… Yeni bir umut ve su gibi akıp giden, giderken de dünyanın eksiler hanesine eklenen ve insanoğlunun hesaplaşma...
McCarthy döneminin cadı avına özendirilen, Midas'ın kulaklarından daha kepçe kulaklı, elleri klavyeli kadrolu trollerin! Bilirkişi kılınıp, yaratılan yılgınlık ortamında… Kaygı ve kuşkuların, giderek korku şalına bürünmesi,...
Siyaset kurumu kendisine yüklenen anlam ve misyon itibariyle, yaşadığımız topraklarda Hayatın olağan akışına denk gelemiyor olsa da, 'siyaset konuşmak” yine de başat vazgeçilmezimiz bizim. Tıpkı futbol tutkumuz gibi… Dar alanda kısa...
Kimlik ve kişilik, insanın çokluk içinde kendini dönüştürerek ulaşabildiği bir kazanım. Yoksa kişinin teklik içinde kendini geliştirip, özüyle buluşması çok da olanaklı olmuyor!.. Yaşam tarzımız olarak tariflenen, hedeflediğimiz yönün...
O denli hoyrat ve acımasız. Dünyanın mazlum uluslarına esin kaynağı olmuş Cumhuriyetin, en verimli topraklarına doluşup, ellerinde tırpan Cumhuriyetin kazanımlarını pervasızca biçip tarumar etmekte hiç bir beis görmüyor cehennem zebanileri!...
Dört duvar arasına sıkıştırılmış, dindirilmiş duyguların sağanağından geçerek!, yitip giden onca zamanın kocaman boşluğuna dalıp gidiyorum… Alınlarında taşıdıkları ışığı gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan, kuşça canı...
Yeni bir haftayı en çok gereksindiğimiz, umudu ve sevgiyi öne alan duygularla selamlama istencim, kimilerine göre çok abartılı görülebilir… Olsun, binlerce kez selam olsun… 'Daha Güzel Bir Dünya”nın mümkün olduğu gerçekliğinin,...
Devlet kapısından nemalanan asalağın… Geleceğini döviz kurlarına yaslayan fırsatçının… Birlikte yürüten! her türden istismarcı kalpazanın… Hesabını yaparken, şimdi de gün geçmiyor iktidar partisinin bir kurucu bileşeni, istifa...
İpin ucu bir kaçmaya görsün… Çoğu kez sürece ilişkin; bilginin, birikimin, insana dair onca kazanımın, erdemliliğin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmayıp, kimilerini bir zamanlar Organize Suç Örgütü lideri diye mahkum ettirdiklerinden, medet...