Bazı dostlar vardır ağacın sağlam dalları gibi sonuna kadar yanımızda kalırlar. Bazı dostlarda vardır ki sonbahardaki yapraklar gibi en ufak sorunda dökülüp giderler. Bu yaş ilerledikçe ortaya çıkan bir olgudur. Belli bir yaşa gelene kadar...
İçimdeki boşluğu aldığım nefes ile doldurmaya çalışıyorum. Yattığım yerde, baktığım tavanda kendimi görmek için çabalıyorum. Kafamda verdiğim savaşta ölen insanları kalbime gömüyorum. Kızgınlıklarımı alıp önüme koyuyorum....
Uyku ile uyanıklık arasında gidip geliyorum. Dünyanın kirli oyunlarının arasında savuruluyorum sonbaharda düşen yapraklar misali. Rüzgarına göğüs gerdim, tutunuyorum derken aniden bastıran yağmur ve kar ile yeniden başlıyorum savrulmaya....
Kederliyim yine bugün kalemim kağıdımın üzerinde kayarken. Bilmeden ne kadar can yakıyor, kalp kırıyor şu insan. Dönüp arkasına bakma zahmetine bile girmeden yürüyor öylece. Yağmurlu havada kulağımda son zamanlarda sürekli dinlediğim...
-İyi misiniz? -Evet, üzgünüm bir şey düşünüyordum. -Düşüncenizi benimle paylaşmanızı istesem? Bir anlığına durmuştum. Ne diye bilirdim? İçimde ki çığlığı nasıl karşımda ki bu gence söyleyebilirdim? -Bilmem bilir misiniz, hani...
Klasik müzik seslerinin geldiği odaya girdim. Duvarlar mavi renkte, perdelerde siyah nota figürleri var. Bir sehpa, sandalye ve müzik çalar duruyor köşede. Biraz utanarak geldim buraya. Dans etmek isterdim hep, bedenlerin müziğin ritmine uygun hareket...
Duygular nasıl tarif edeceğini bilemediği duygular. Yaşamak, nasıl ölmeden yaşayacağını bilememek. Sevgi, tek bildiği bulunca yitip giden bir şey. Acı, eşittir hayat. Gözlerini kapadı, müziğin ahengine bıraktı kendini. Sustu, yumdu gözlerini,...
Sessizlik tırmalıyor kulaklarımı. Ellerimi duymak istercesine bastırıyorum boşluklara. Nefes nefese kalmış bedenler. Alamıyorlar nefes. Ne garip şu insanlar, sonuçtan çok nasıl olduğuna bakarız. Affetmek gözümüze bile gelmez, siler atarız....
Özlem, dibi olmayan uçsuz bucaksız bir deniz gibi sonsuzluk kadar hayal. Bilemiyorum. Kaç gün oldu? Ya da hafta, ay, yıl. Ne zamandır sırtımı döndüm anılarıma? Acılarım artıyor. Sağ duyum beni kontrol ediyor ya da o da kontrolünü yitirdi....
Güneş umut verici bir semboldür ve ben umut veren hiçbir şeyi sevmem. Karanlık benim dünyam, aylı bir gece ya da kara bulutlu bir gün gibi içim. Rüyalarımda yaşarım yalnızca baharı, sadece uyuduğum zamanlar güneş doğar benim için. Uyandığım...
Gözyaşlarım biriktikleri pınarlarımdan aşağıya süzülürken parmaklarım tuşlara basıyor. Boğazım da bir yumru var şimdi. Yutkunamıyorum, nefes alamıyorum. Her sabah doğan güneş bile içimi ısıtamıyor artık. Nedir beni bu kadar aciz...
Küllerimden doğuyorum. Yanma hissinin verdiği yorgunluğu küllerimi üzerimden silkeleyerek atıyorum. Gözlerimi gökyüzüne dikmeyeli ne kadar da zaman geçmiş. Hep yere bakarak yürümekten karşımda olanlardan bile bir haberdim. Mutlu olmak adına...
Kelimelerin içimdeki çırpınışı, gökyüzüne yayılışı ve oradan çıkıp bulutlara uzanma isteği arasında bir balığın avcının elinden kurtulma çabası kadar kısa bir mesafe var. Bir karınca kadar yol alıyor duygularım. Küçük karıncanın...