Oruç; hiç şüphesiz ki insanlığın inanç tarihinde önemli bir yere sahip olan ibadettir. Sadece semavi dinlerde değil, bazı ilkel kabilelerde bile oruç geleneği vardı. Yani orucun ömrü neredeyse insanlıkla yaşıttır. Orucun İslam’daki yerinin öneminden yola çıkan Müslümanlar, ramazan ayına ayrı bir anlam yüklerler. Dolayısıyla Müslüman toplumlar süreç içerisinde bir “Ramazan medeniyeti” oluşturmuşlardır.

***

Türk toplumu, asırlardır devam eden İslami dönem tarihinin birikimi olarak bu kutlu zaman dilimini kendine has bir medeniyetle şekillendirdi.

Türk toplumunun ramazan medeniyeti; çoğunluğunu Müslüman Türklerin oluşturduğu çok uluslu bir devletin kültürel zemininde büyüyen bir medeniyettir. Buradan bakıldığı zaman Müslüman Türklerin, toplumu oluşturan farklı din ve etnik kökenden insanlara “hoşgörü ve saygı” çerçevesinde bir arada yaşama iradesini ortaya koyarak, bu medeniyete özel bir katkı sundukları söylenebilir.

***

Kültürümüzde; ramazan, toplumsallık ayı olarak kodlanmıştır. Gelmeden önce maddi ve manevi hazırlıkları yapılırdı. Köylerden, şehirlere bu hazırlık büyük bir heyecanla sürdürülürdü. Bu hazırlıklar bazen anlaşılması güç tavırlar olarak da karşımıza çıkardı. Şöyle ki; alkol ve kumar bağımlılığı olanların üç aylara girildiğinde bu alışkanlıklarını rafa kaldırdıklarını, hatta bu kişilerden bazılarının üç ayları bile oruçlu geçirdiğini duyardık.

Derken ramazan.

Teravih namazları, vaazlar, mukabeleler ve vakit namazlarında iyice kalabalıklaşan camiler ve cami önü sohbetleri.

Kandiller, mahyalar ve cami içerisinde ve çevresinde gerçekleştirilen samimi etkinlikler.

Herkese açık iftar sofraları, fıtır sadakaları, zekat ve diğer yardımlaşma ve dayanışma uygulamaları.

Anadolu’nun hafızasında daha nice ramazan etkinlikleri vardır şüphesiz.

Türk toplumu, ramazan medeniyetini sadece ibadet yoğunluğunu arttırmak üzerine kurmadı şüphesiz. Ramazan eğlenceleri diye de tanımlayabileceğimiz etkinlikler de bu medeniyetin ayaklarından birini oluştururdu. Anadolu bu anlamda çok renkli bir ay geçirirdi. Ama özellikle İstanbul ramazanları evrensel ilgi görmekteydi.

Ramazanda mahyalar başta olmak üzere, bir başka aydınlatılırdı sokaklar. Sahura kadar devam eden hareketlilik, ramazan coşkusuna renk katardı.

Her tabakadan Müslümanlar, başta teravih olmak üzere iftar sonrası etkinliklere katılırlardı. Bu etkinliklere şehirdeki gayri Müslimler de ilgi gösterirdi. Bu durum tabii ki çoğunlukla İstanbul’da yaşanırdı. Ama Trabzon gibi birçok şehirde de; Rumlar, Ermeniler, Yahudiler; Müslümanların kalabalığına karışır ramazanın keyfini yaşarlardı. Hatta bu eğlencelere Gayri Müslimler; müzik ya da tiyatro etkinlikleriyle de katkı sunarlardı. Tam burada Türk seyir sanatının en önemli figürü, “Karagöz-Hacivat” etkinliklerinin, ramazan ayına özgü mizah anlayışının, tekke ve halk şiirinin ve hatta ramazana özgü müziğin de medeniyetin renleri arasında olduğunu belirtmem gerekir.

Gayrimüslim komşular iftara çağrılır, bayram tatlıları evlerine kadar gönderilirdi. Tabi ki onlar da; niyetli olduklarını bile düşündürecek derecede oruca ve oruçluya derin bir saygı gösterirlerdi. Ramazan sosyal hayatında ortaya konulan bu hoşgörü tutumu tek taraflı işlemiyordu şüphesiz. Hristiyanlar da Paskalya’da; Müslüman komşularına, paskalya çöreği, yumurta ve portakal gibi önemsedikleri hediyeler gönderirlerdi.

Görüldüğü gibi ramazan ayı; Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bir kutuplaşmaya-çatışmaya değil; kaynaşmaya, dayanışmaya ve kültürel birikime zenginlik sunmaya zemin hazırlıyordu. Bu durum toplumsal tabakalar arasında barışa katkı sunuyordu şüphesiz.

 Türk toplumunun ramazan medeniyeti bu karşılıklı hoşgörü anlayışından beslenmiştir. Yaşatılan maddi ve manevi coşkuyla toplumun bütün kesimlerinin huzur ve şükür atmosferine girmesi amaçlanmıştır. Böylece oruç ibadeti, etkileri derin izler bırakan toplumsal bir ibadete evrilmiş oluyordu adeta.

***

Ve 2022

Trabzon sokaklarında “Ramazan medeniyetinin” izlerini arıyorum…

*Zaten “oruç başıma girmiş” efelenmelerinin ve gösteriş çılgınlığına dönen iftar sofralarının arasında,

*Ramazana Saygının nikotinle yakılarak duman duman üzerimize üflendiği sokaklarda,

Ramazan medeniyetinin izlerini arıyorum.

Yoksa bir medeniyeti daha mı sonlandırıyoruz!