Tarihe bilgilerine göre 5. Yüzyıl sonrası sofistler insanlığa bilgi aktarımına başladılar. Toplum içinde gezen sofistler; felsefede, edebiyatta, siyasette, hukukta, doğal dilde, bilim dışı akıl yürütmede, fikirde, güzel konuşmada ve örtülü ifadelerde hatipler yetiştirmeye başladı. Hatipler ise ilerleyen yüzyıllarda bilgi yerine bilgiyi kullanarak çıkar elde etmeyi keşfetti. Retorikler işte böyle doğdu.

Özellikle siyasette ve din işlerinde kullanılan retorikler sistemi ve dolayısıyla kendilerini halen ayakta tutuyor. Kimi yazılı, kimi görüntülü, kimi sözlü olarak gerçek bilgiyi perdelemekten hiç çekinmiyor.

Retoriklerin toplumlarda kullandıkları hitap sanatına baktığımız zaman net bir şekilde değişkenlikler görebiliriz. Savundukları tezleri zaman aralıklığına gözetmeksizin ret edebiliyorlar. Gerçek kişiler doğru bilgi aktarımına başladıkları zaman ise toplum hassasiyetlerini kullanan retorikler, başarıya giden her yolu mubah görüyor.

*

Retoriklerden bahsetmişken her akşam haber kanallarında konuşanları pas geçmemek gerekiyor. Kanalın reyting, konuşanın koltuk kavgası oturma odalarımızın tam ortasına çökmüş durumda. Vatandaşın gündeminden uzak tartışmaların hepsinde “Aslında bunu değil şunu konuşmamız gerekli.” cümlelerini sıkça duyuyoruz. Türk toplumunun iki ana damarı kurucular ve din tartışmalarıyla toplumun sorunlarını perdeleyen bu insanlar, dediklerine kendileri bile inanmıyorlar.

*

Sonuç olarak geçmişten günümüze var olan retorikler sonsuza kadar devam edecektir. Toplumların tam bilgi ve ahlaka ulaşamamasından beslenen bu yaşam formları hayatımızdan asla çıkmayacaklar. Bize düşen ise çocuklarımızı en doğru bilgiyle, en güzel ahlakla yetiştirebilmek. Kim bilir belki gelecek yüzyıllarda ümit vardır!