Sağlık turizmi, kişinin bedensel ve zihinsel sağlığının bakımı ve iyileştirilmesi için ikamet ettiği yer dışında yapılan organizasyonlardır. Genel olarak sağlığın geliştirilmesi, sağlığın korunması ve sağlığın geri kazanılması amacıyla başlayan ve sağlık hizmetleri unsurlarının yanı sıra tatil unsurlarını da kapsayan seyahatler, konaklamalar ve organizasyonlardan doğan olay ve ilişkilerin bütünü olarak tanımlamak mümkündür (Gençay, 2007).

Gelişmiş ülkelerde eğitim ve refah seviyesinin yüksek olmasının beraberinde getirdiği bir sonuç olarak,  sağlık işgücü ücretlerinin yüksek olması gibi birçok parametreye bağlı olarak sağlık hizmetlerinin sunumu yüksek maliyetli olmaktadır.  Özellikle yaşlanan nüfusun sağlık ihtiyaçları ve sağlık giderlerinin payı gelişmiş ülkelerde  her geçen  gün  artmaktadır. Bunun yanında sosyal güvenlik maliyetlerinin artan giderleri,  sosyal güvenlik kurumlarını zorlamaktadır.  Bu problemleri gidermek için sosyal güvenlik kurumları ve özel sigorta kurumlarının, kaliteli tıbbi hizmet sunan ülkelerdeki sağlık turizmi yapan şirketlerle paket anlaşmalar yaparak, sağlık hizmetlerini düşük maliyetli alma gayret ve çabaları görülmektedir.

2010 yılında Türkiye’de sağlık turizmi hizmetlerinin tek elden kontrol edilebilmesi için Sağlık Turizmi Birimi kuruldu.  2011 yılında sağlık turizmi ile ilgili ilk mevzuat değişikliği yayınlandı ve stratejik eylem planında sağlık turizmi yer aldı. Yapılan olumlu çalışmalar sonucunda bu gün Türkiye sağlık Turizmi liginde ilk beş ülke arasındadır. Geçen yıl sağlık turizminin ülkemize getirdiği para yaklaşık 5.75 milyar dolardır ve doğru adımların atılmaya devam ettiği sürece bu kazancın artacağı muhakkaktır. Peki, Trabzon bu pastadan gerekli payını alabiliyor mu? Maalesef hayır. Türkiye’de sağlık turizminde öne çıkan şehirler İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Bursa ve Çukurova bölgesidir. Trabzon sahip olduğu sağlık altyapısı, tarihi ve doğal güzellikleri, coğrafi durumu, deniz ve hava ulaşımındaki kolaylıklar göz önüne alındığında değerlendirilememiş bir cevher durumundadır.   Şimdiye kadar gerekli önemin ve desteğin verilmediğini söylememiz mümkün. Bugün Türkiye’deki bütün illerle karşılaştırdığımız zaman Trabzon’un hastane yoğunluğunun en fazla olduğu il veya illerden biri olduğunu söylemek abartılı olmaz sanırım. Branş hastanelerimizi, genel hastanelerimizi, eğitim ve araştırma hastanemizi, Tıp Fakültemizi, özel hastanelerimizi, ilçe hastanelerimizi ve kalitelerini düşünecek olursak tespitimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkar. Hatta olaya ironik olarak bakarsak bütün iller hastane yapma yarışına girmişken biz fazlalık olarak görmüş olacağız ki koskoca bir doğum ve çocuk hastalıkları hastanesini kapattık çok gerekliymiş gibi SGK binası yaptık! 

Sağlık turistinin normal tatilciden yaklaşık on kat fazla, yani 8-10 bin dolar arasında döviz bıraktığını ve Türkiye’nin 2023 yılında sağlık turizminden yaklaşık 20 milyar dolar gelir hedeflediğini düşünürsek pastanın büyüklüğünü daha iyi kavramış oluruz sanırım.

2010 yılında henüz eski binasında Akçaabat Devlet Hastanesi Başhekimi olduğum sıralarda yeni hastaneye taşındıktan sonra mevcut eski hastanenin küçük bir revizyonla butik hastane konseptinde medikal turizm amacıyla sağlık turizmine yönelik bir tesise dönüştürülmesini önermiştim. Bu oluşumun pilot hastane olarak faaliyete geçmesinin çok faydalı olacağını ve uygulamada görülecek aksaklıkların, ilave ihtiyaçların daha kolay tespit edilip elde edilecek tecrübe ile Trabzon genelinde çok güzel uygulamaların yapılabileceğini anlattım. Fakat maalesef idare-i maslahatın hakim olduğu, yerinde patinaj yapmanın hareket olarak algılandığı bir baraj ile karşılaştım diyebilirim.

Sonuç olarak Trabzon için sağlık turizmi önemli bir nefes borusu olabilir diyebiliriz. Havanda su dövmek yerine çağın gerektirdiği şekilde düşünüp hareket edersek Trabzon’un büyük kazanımlarının olabileceğini göreceğiz. Konuyu başka bir yazıda daha ayrıntılı olarak irdeleyeceğiz.