ŞEHRİN MERKEZİNDE ÜÇ SAHİPSİZ TARİHİ BİNA

Trabzon’un merkezinde üç yapı. Üçü de değerli. Üçü de tarihi tescilli. Hele biri Trabzon ve ülke tarihi açısından çok anlamlı. Üçü de sahipsiz. Üçü de kaderine terk edilmiş. Üçü ile de ilgilenen bir kurum yok. Kapısının önünde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ziyaretleri esnasında unutulmayan anılara tanıklık eden, siyah beyaz fotoğraflarının bulunduğu bina. Maalesef bunca uyarı ve hatırlatmalara rağmen tam anlamıyla çürümeye terkedilmiş. Kimdir sorumlusu? Neden sahip çıkılmaz?

1904 yılında yapılmış. Dönemin özelliklerini taşıyan, bir zamanlar banka olarak kullanılan ve sonrasında PTT başmüdürlük binası olarak hizmet vermiş tarihi yapı da yıkılmak üzere. Bu bina şu anda Telekom’un malı. Hiçbir yetkili çıkıp da demez mi, “Ey Telekom ya restore et şu binayı, ya da bize verin gereğini yapalım.”

Bazı kurumlar için yer aranır. Bina yapılır. Yetmedi kiralık binalar tutulur. Hazır tarihi bina orada, şehrin merkezinde, tam da postanenin arkasında bulunan bu tarihi yapı ile kimse ilgilenmez. Alıp onarmak üzere o zaman özelleştirmeden dolayı devletin elinde olmayan bina için girişim yapıldıysa da Telekom vermemişti. Oysa koskoca eski merkez bankası binası zamanın valisi merhum Recep Kızılcık'ın ricasıyla alınıp elden geçirilerek Kültür Merkezi olarak kullanıldıktan sonra şehir müzesine dönüştürülme aşamalarını yaşayan biri olarak bu işlerin o kadar da zor olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Telekom şu anda Varlık Fonuna devredilmiş vaziyette. Yani yabancı sermaye grubu artık söz sahibi değil. Çürüyüp giden bu milli serveti bir an önce sağlıklı bir yapıya döndürüp fonksiyon vermek o kadar mı zor. Yoksa Trabzon'u tanıyamamak bilememek diye bir sorun mu yaşanmakta yetkililerde? Ya Semerciler yokuşu başında bulunan Milli Emlak'a ait tescilli yapı için ne dersiniz? Hemen eski PTT binasının yanında. Bu yüzyılın başında yapılmış. En son Basın Yayın İl Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılıyordu. Şimdi boş. O da kaderine terkedilmiş vaziyette. Ya yapılsın. Ya ihtiyaç duyulan bir kuruma tahsis edilsin. Ya da kiraya verilsin. Küçük ama şirin bir binadır. Tarihi yapılar içinde insan yaşamazsa yıkılır gider. Sözünü ettiğim bu üç bina da kaderine terkedilmiş vaziyette yıkılmayı beklemekte. Her yere para bulunuyor.

Yapılan bir yer yıkılıp yeniden yapılıyor. Maalesef şehrin tarihi tescilli yapılarına gereken özen gösterilemiyor. Şehrin renklerini soldurmadan bu şehre yapılan her hizmet önemlidir. Betonun hakim olduğu çarpık bir kent kimliği ile Trabzon'a kimse sıradanlıktan öteye bir değer biçmez. Kıyıda köşede ne kadar eskiye dair kalan eser varsa hepsini tarihi kentin mirası olarak korumak gerekmiyor mu? 5000 yıllık bir kent söylemi yoksa boş bir söz mü?

***

GANİTA’YI BEKLEYEN TEHLİKE

Ganita kıyı şeridinde yapılan düzenlemeler bölgeye ayrı bir değer koyacak. Yeniden halkın denizle buluşmasını sağlayıp eksikliği duyulan dinlenme alanları yaratacak. Hele kimin ne yaptığı belli olmayan salaş derme çatma hizmet sektörünün, gereğini yerine getirmekten uzak yapıların

ortadan kaldırılması da bu kente değer katacak. Ama gelin görün ki Ganita’yı bekleyen bir başka büyük sorun var. Ganita'nın asıl kimliğini oluşturan “koy”daki durum giderek canlı hayatına

yer veremeyecek şekilde kirlenmekte. Hani denize girilip dalgalı havalarda kendisini dalgaların gücüne bırakıp açıktan sahile “VİYA” yapılan zamanlardaki gibi değil artık Ganita koyu. Kapalı bir alan haline geldiğinden deniz suyu sirkülasyonu olmamakta. Durgun bir koy halini alan Ganita’nın bu bölümünde yosunlar denizi kaplamakta. Zaten zamanında yapılan müdahalelerle dolduğundan bayağı sığ bir durumda olan “Koy”u bekleyen en büyük tehlike müsilaja benzeyen yosunlaşma ile maalesef durgunlaşan deniz yakında canlı hayatı barındıramayacak duruma gelebilir. Koy çürüyen deniz bitkileri ile etrafa kötü koku saçar. Çaresini uzmanlar bilir demek isterdik ama bu konu maalesef atlanmış. Sahile dalga vurmuyor. Deniz kendi kendini temizleyecek sirkülasyonu sağlayamıyor.

O “koy” kaybolursa yapılan bunca güzel işin bir anlamı kalmayacak. Deniz suyu durağanlıktan kendini kurtaracak ortama kavuşmalı. Geçmişte kalan bu fotoğraftaki Ganita sahilini yaşatabilmek, yapılan bunca güzel işin yanında zor olmasa gerek.

***

HAFTALIK

Trabzon’da hafta sonu şölen vardı. Futbol mazisi yüzyılı aşkın bir kentin şampiyonluğu kutlanıyordu. Ve tam da Trabzonspor’un marşındaki “dar sokaklarında ıslanan”ların şöleni gibiydi. “Biz dar sokaklarında dinmeyen yağmurunda kendimizi bulduk rengine tutulduk aşık olduk biz sana” Ve aşıklar buluşup şampiyonluğu kutladı; nerde bir Trabzonlu varsa, dünyanın her yerinde.

***

Trabzon'da dolmuş dönüşümü büyük ölçüde tamamlandı. Dolmuşçu esnafı bu karara uydular. Eski minibüsler artık birkaç tanesi hariç daha trafikte yoklar. Henüz değişimi gerçekleştiremeyenler ise verilen sürenin sonunda ya trafikten men edilecekler ya da yeni araçlarıyla çalışmaya devam edecekler. Buraya kadar yenileşme planı beklenenden daha da başarılı bir şekilde işledi. Ama bir sorun var. Dolmuşçu esnafı diyor ki; “Biz araç değişimini gerçekleştirdik. Ortaya konulan plana uyduk. Gel gör ki şehrin tüm yolları alt yapı çalışması nedeniyle alt üst olmuş. Köy yollarından beter. Bunca masrafla yenilediğimiz araçlar, açılıp henüz yapılmayan yollar nedeniyle zarar görmekte. Büyükşehirden ricamız, yol çalışmaları bir an evvel bitirilsin.” Çoğu zaman eleştirilen dolmuşçu esnafı bu isteklerinde haklı değil mi sizce?

***

Önceki hafta Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne yeniden müdür ataması yapılması konusunda kulislerde hareket olduğunu belirten yazının mürekkebi henüz kurumadan şimdi müdür adaylarının dörde çıktığı konuşuluyor. Kulislerdeki iddialara göre adayların ikisi Anadolu liselerinde müdürmüş. Biri mühendis, diğeri de bakanlıkta üst düzey bürokratmış. Ne makammış, hâlâ tartışılıyor müdürü kim olacakmış diye. Adayların arasında bu görevi vekaleten yürüten görevlinin isminin asaleten atanabileceklerin içinde geçmemesinin bir vefasızlık ve kurumsal kimliği yok saymak olduğu da ayrıca konuşulmakta. Turizm sezonu gelmiş ama turizmin ildeki resmi kurumunun müdürlüğü halen tartışılmakta... Bu gidişle bu sezon da müdür aramakla geçer... Öyle ya konuşulan dört aday bakarsın beş olur altı olur... O olsun bu olsun derken sezon gelir geçer. Bu arada, “İyi de müdür vekilini atayan irade kimindi ki her gün yerine müdür aranıyor şimdi” diye de turizm camiasında konuşulmakta.

***

ESKİ MERSİN PLAJI AKÇAABAT BELEDİYESİ’NE BIRAKILMALI

Akçaabat'tan endişeli bir ses duyuldu. Kent hatıralarına ve kimliğine duyarlı olan ve halen Akçaabat Kent Konseyi Başkanlığı’nı yürüten emekli Milli Eğitim Müdürlerinden Mehmet Salih Köse’nin yok olmaya yüz tutmuş sahillerimizden birinin daha elden çıkartılma ihtimaline karşı yetkilileri göreve davet eden yazısını kent hassasiyeti açısından değerli bir uyarı olarak sayfamıza taşıdık: “Eskiden Akçaabat Mersin Mahallesi’nde bir Mersin Gazinosu vardı.

İçinde suyu akardı. Set set ve üzerinde zeytin ağaçları vardı. Daha sonra yanına bir bina yapıldı. Trabzon insanı buraya giderdi yazları. Devamlı müşterisi gazeteci rahmetli Zeyyat Nemli'ydi. Daha nice yazarçizer, iş adamı burada oturmuş ve yemek yemişti. Akçaabat denilince turizm sezonunda Akçaabat ve Mersin Gazinosu akla gelirdi. Mersin Gazinosu’nun yeri de Mersin halkınındı. Kara kumu ile meşhur plajı vardı. Yan tarafında Kolot'ların bir villası ve içinde binbir çeşit ağaçlar rahmetli Kolotoğlu tarafından dikilmişti. Daha sonra buraya binalar yapıldı.Mersin Gazinosu ve plajı Trabzon Büyükşehir olunca içinde su var diye Trabzon'a verildi. Aslında Akçaabat Belediyesi’ne bırakılmalıydı ama öyle olmadı. Akçaabatlıların malı olan bu alan Trabzon Büyükşehir’e bırakıldı. İsterdik ki burası turizme açılsın, Yalıncak veya Ganita'da yapıldığı gibi düzenlensin, başta Mersin Akçaabat ve Trabzon halkının hizmetine sunulsun. TİSKİ'ye bırakılan bu alan Akçaabat Belediyesi’nin olsun. Çünkü Mersin Belediyesi’nin onca borcu Akçaabat Belediyesi tarafından ödenmiştir.

Şimdi kulağıma gelen şey bu Mersin Gazinosu ve plajı olan alanın satılacağı. Bu duyum doğruysa yanlış bir karardır. Bu karardan dönülmesi gerekir. Alanda Mersin halkının hizmetine sunulması için düzenleme yapılmalı ve eski mazisi gençlere hatıra olarak kalmalı. Samimi ve güzel hatıralar korunmalı, oradaki onlarca zeytin ağaçları koparılarak betona çevrilmemeli. Önce Mersin halkı konuya hassasiyet göstermeli. Kısaca bu alan Akçaabat Belediyesi’ne bırakılmalı. Duyduklarımız doğruysa yazık olur bu deniz kıyısındaki alana. Akçaabatlının hakkı olan turizm alanı neden satısın ki? Kara kumlu ve doğal suyu olan bu alan turizme açılsın. Mersin ve çevre mahalleleri denizden yararlansın. Bu benim görüşüm. Eğer böyle bir şey varsa, daha geniş açıklama gerekirse iş birliği yaparak Akçaabat hakkında bu alanın satılmasını önlemeliyiz.

İnşallah duyumlarım yanlıştır. Mersin eski Gazinosu ve plajı Trabzon Büyükşehrince satılmamalı ve asıl hak sahibi olan Akçaabat Belediyesi’ne devredilmeli, turizm alanı olarak kalmalıdır. Mersin muhtarlığı bu konuda halkına bilgi verirse biz de daha geniş bilgi sahibi oluruz. Mersin eski Gazinosu ve plajı Mersin ve Akçaabatlının hakkıdır. Böyle bir satış varsa TİSKİ bu satıştan vazgeçmeli. Gerekirse TİSKİ alanı Akçaabat Belediyesine ait Yaylacık Mahallesinde şu deposu yeri ile tranpa etmelidir. Artık mazinin güzel yerleri hiç edilmemelidir. Bu kentin kültüründe o yer var.”

Not: Bahsettiğim yer şimdiki Mersin Plajı değildir. Mersin’in doğusunda taşlık evlerin yanındaki eski Mersin Gazinosu ve plajıdır.