Uygarlık veya medeniyet, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim ve teknoloji gibi ürünlerinin tamamını ifade eder. Evrensel gelişme, tarihte izi olan bu medeniyetler üzerinden gerçekleşmiştir. Sokak, yaratılan o medeniyetlerin aynasıdır. Medeniyet orada yeşerir, büyür, kendini hissettirir ve nihayet dünya ölçeğinde sahne alır.

Medeniyet, insani bir olgudur. İnsanın var olduğu her yerde süreç içerisinde oluşur ve kendini sokakta sergiler. Sokak uygarlığın dildir, oraya düşülen not kolay kolay silinmez.

Tarihin büyük uygarlıkları; Roma, Osmanlı, Selçuklu ve diğerlerinin zirve dönemlerinin izleri, bir tiyatro sahnesi gibi ancak sokakta gözlenebilir.

Bu anlamda sokak; sanatın, dinin, hukukun, örf’ ün kısaca hayatın yansıdığı yerdir.

Sokak-medeniyet güven vermelidir. Güven, aynı zamanda sevgiyi yaratır. En insani ve evrensel duygu, güven-sevgi ilişkisidir. Çelik kapıların, kapanların, tuzakların, çok özel güvenliklerin yarattığı bir güven değil, “ elinden ve dilinden diğerlerinin emin olduğu” insanların yarattığı güven.

Sevgi, ruhun güzelliğidir. Toplum ancak sevgiyle kaynaşır, güven oluşur sokaklar renklenir. Sevgisiz ve güvensiz medeniyetler-sokaklar daralır ve fanatizmin kurbanı olur.

Şimdi burada sokaklarımıza doğru yol alıp medeniyet arayışına girelim mi? Güveni ve sevgiyi hangi köşede bulacağız. Yaya kaldırımlarına park yapmış araçlardan yol bulup. kendimizi sokağa atabilirsek ne mutlu. Sanat yoksunu yapıların estetik baskılarını umursamazsak, çeri, çöpü, izmariti, tükrüğü görmezden gelirsek; selamsız asık yüzleri, saldırgan tavırları dikkate almaz, yeşilin azlığını önemsemezsek... Evet sokaklarımız var.

Doğruluk ve edep sokağa hakimse, bu hakimiyet bütün varlıklara saygı kavramını geliştirir. Saygı, hoşgörü ve alçak gönüllülük yaratır ki bunlar medeniyetin ahlaki temelleridir.

“Allaha inandım de, sonra da dosdoğru ol” Hz.Muhammed.

“Doğruluktan ayrılmayın çünkü doğruluk iyiliğe götürür” Hz.Muhammed

Tarihi sokakların, kalıcı medeniyetlerin ve evrensel değerlerin kaynağı burasıdır.

Bu kaynağın izlerine sokaklarımızda rastlamak mümkün mü acaba? Yoksa; doğruluk ve iyilik, “E ne yapalım zaman böyle” söylemine feda mı edilmiş. Vahşi kapitalizm, bu kavramları çoktan sokağımızın dışına mı itmiştir.Ne yazık ki öyledir; Kazan, hep kazan anlayışı tökezleyeni ezmip geçmiştir.

Sokak, ticaret yeri, sanat yeri, işin özü hayatın yeridir. Ve sokak; ölçülü olmak, dengeli olmak, hak sahibine hakkını teslim etmek gibi tutumlarla yarattığı medeniyetini renklendirir.

Sokağımızda; en ötekisi, en aykırısı ve en zayıfı ben de varım diyebiliyor, ezilip geçilmiyorsa, gelecek asrın medeniyet temellerinden birini oluşturacağız demektir.

Bu imkânsız değil. Tarihimiz ve inancımız böyle bir sokak medeniyeti öngörüyor. Yeniden; güvenilen, hoşgörülü ve estetik sokaklarımız olsun ümidiyle.