Bu tabloyu yapan; Hindistan’ın Trissur şehrinden 9.sınıf öğrencisi Ajunath Sindhu Vinayala...

Babası annesinden bahsederken sürekli: “O çalışmıyor, sadece ev kadını...” dediği için Ajunath bu tabloyu yapmış.

Annesinin boş durduğunu hiç görmediğinden, babasının böyle konuşmasına çok şaşıran Ajunath, annesinin günlük rutin hayatını gösteren bir resim çizip öğretmenine gösterdi. Öğretmeni de bunu valiliğe gönderince resim, Hindistan’ın “2020-21 Cinsiyet Bütçesinin Kapak Resmi” olarak seçildi.

Hayatın her alanında kadın erkek eşitliği ya da adaleti sadece ülkemizin değil dünya ülkelerinin sorunu. Geçtiğimiz hafta içerisinde bir ilçemizde yürütülen toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarından birine katıldım. Konu genel hatları ile belediye çalışmaları ve ilçenin imkanlarının cinsiyet bazında değerlendirilmesi. Bazı kanaat önderleri, STK temsilcileri, yerel yönetim yetkilileri, kurum ve kuruluşlardan temsilciler ve bazı muhtarların katılımı ile gerçekleşen çalışmada ortaya çıkan sonuç, daha çok yolumuz olduğunu bir kez daha gösterdi.

İlçedeki ulaşım, sağlık, güvenlik, sosyalleşme imkanı gibi hizmetler “eşit” gibi dursa da işlevselliği ve sonuçları bakımından adil değil. Misal; ilçe merkezine uzak mahalleler var. Neredeyse 50 kilometre uzaklıktaki mahalleye ulaşım, sabah ilçeye gelen ve akşamüstü mahalleye dönen bir araçla sağlanıyor. Sabah aynı araçla ilçeye gelen Ahmet işlerini tamamlayınca, dönüş saatine kadar en kötü ihtimal kahvehanede otururken, aynı araçla ilçeye gelen Ayşe, çocuğunu hastaneye götürüp işlerinin halledince en iyi ihtimalle soğuk parkta, üstelik hasta çocukla bekliyor. Sonra o çocuk yine hasta oluyor, hasta çocuğa yine Ayşe bakıyor, onu doktora yine Ayşe, günde bir gidiş bir geliş yapan otobüsle hastaneye götürüyor.

Baktığınızda ulaşım hizmeti eşit: Günde bir kere. Peki, adil mi? Sonuçları itibariyle hiç de adil değil!

İlçede spor kurslarının açıldığı bir merkez var ama gerek ulaşım gerekse yol güvenliği açısından kadınların tercih ettiği bir bölgede değil. Yüksek mahallerde sağlık ocakları kapatıldı, doktor haftada bir gün gidiyor. İlçe merkezinde kadınlar için sosyal tesis yapılıyor ancak yerel yönetim çalışanları da dahil pek çok kişi tarafından bilinmiyor.

Tesadüfen denk geldiğimiz bir olayı da anlatayım yeri gelmişken. Bahsi geçen sosyal tesisin içinde şu an dişe dokunur sadece tuvalet ve koltuk var; pandemi nedeni ile diğer hizmetler durdurulmuş. Bir kadın ve çocuğuna denk geldik. Dışarısı soğuk olduğu için otobüs saatine kadar girivermiş içeri. Beş dakika sonra aynı kadını sokakta gördük; binayı kapattıkları için kadını ve çocuğunu dışarı çıkarmışlar. Ben olsam itiraz ederim, orayı kapatırlarsa gider belediye binasında otururum, hiç yapamadım gider bir kahvehanede otururum; soğukta çocuğumla üşüyecek değilim ya ama o kadın yapamaz. Çünkü görmemiş, çünkü o haklarının ve isteyebileceklerinin farkında değil. Eşitlik ya da adalet öğretilmemiş ona, öğrenmeye de imkanı olmamış. O, beş on dakika da olsa içeride sıcak bir ortamda dinlendiği için şükrediyor. Ben ise, o merkezi yapmaları gereğini fark edecek kadar gelişen zihniyete şükrederken, ihtiyacı tam olarak analiz edemeyişlerine itiraz ediyorum.

YARININ TÜRKİYE’SİNDE GENÇLER YOK MU?

Muhalefet görevini yerine getiren altı partinin lideri ikinci kez bir araya geldi. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş konusunda mutabakat metnini 28 Şubat'ta imzalayan muhalefet liderlerinin, sorunlar üzerine konuşması ve ortak çözüm yolları araması elbette çok kıymetli. Slogan “Yarının Türkiyesi!” 

Peki yarının Türkiye’sinde ne var?

Bağımsız Türkiye Partisi Hüseyin Baş, liderlerin buluşmalarına tam da bu noktadan getiriyor eleştirilerini: Yarının Türkiye’sinde gençler var ama masada yok!

Hüseyin Baş ülkenin en genç parti lideri. Babasının vefatından sonra Genel Başkan koltuğuna oturdu, birkaç gün önce yapılan kurultayda da geçerli oyların tamamını alarak güven tazeledi.

Bir süredir takip ediyorum; gençlerle şarkı söylüyor, sokakta bayrak asıyor, horon oynuyor, kürsüde “Cumhurbaşkanıma rica ediyorum. Lozan Antlaşmasında gizli madde varsa lütfen halka açıklasın” diyor. “Müteahhitlere geçiş garantisi verene kadar çiftçiye alım garantisi verelim” diyor. “Demokrasinin teminatı yönetenler değil yönetilenlerdir” diyor.

Anketlerdeki oy oranı yüzde 2'nin altında; ittifaktaki bazı partiler gibi. Gençler arasındaki destekçileri özellikle Genel Başkanları ile birlikte artışta. Sempati duyduğu halde baraj kaygısı ile oy vermeyeceğini söyleyen bir kitle de var. “Atatürk karşıtı siyaset, milli güvenlik sorunudur. Çünkü Atatürk vatandır” diyen genç bir lider.

Bir masada toplanan altı muhalefet liderine getirdiği eleştirisine de bir destek niteliğinde, “Ben gençlerin siyasi lideri değilim. Gençlerin içinden çıkan bir siyasi liderim. Bugün gençlerin lidere ihtiyacı yok, gençlerin liderliğine ihtiyaç var” diyor. Bu ifade üzerinde tartışılabilir ama şunu söylemeliyim ki, o yuvarlak masada kendisini görmek beni mutlu eder, Yarının Türkiye’si adına umudumu arttırırdı.