O denli hoyrat ve acımasız. Dünyanın mazlum uluslarına esin kaynağı olmuş Cumhuriyetin, en verimli topraklarına doluşup, ellerinde tırpan Cumhuriyetin kazanımlarını pervasızca biçip tarumar etmekte hiç bir beis görmüyor cehennem zebanileri!

Asırlık çınarlar... Dallar, budaklar, başağa durmuş ekinler, önlerine ne geliyorsa... Köyler, kentler, fabrikalar... Buram buram alın teri kokan o canım; çay, fındık tütün tarlaları… Kıvrım kıvrım akan dereler, koylar, bükler, falezler... Yerle bir edilip, kıyıma direnen; halkın tüm muhalefet örgütleri... Ya korkutulup iğdiş ediliyor, olmadı temelli kapatılıyorlar.

En önemlisi de Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk devletinin ısrarla izini süren ve kısılması emredilen bağımsızlık çığlıkları!

Nereden bakarsanız bakın, her yönüyle planlanmış taammüden bir katliam... Ulusa ne soran var, nede ulus adına sorgulayan... Her bir şey küresel sermayenin ve bir avuç işbirlikçilerinin talepleri doğrultusunda tıkır tıkır çalışmasını sürdürüyor!

Kaderine razı olup, acı reçeteyi kabullenmenin sadece dar gelirliye layık görüldüğü varsıllar dünyasında?

Maaşı alım gücünü kaybetmiş, açlık sınırında yaşamını ucu ucuna sürdürmeye çalışan yurttaşa belki bir nebze soluk aldıracak Asgari Ücret Tespit komisyonu, geçtiğimiz Cuma günü bir ay sürecek çalışmalarına, pandemi nedeniyle On-line formatında start verdi!

Bugüne değin; Toplu iş sözleşmesi masasını toplayıp, oyunu sürekli işverenden yana kullanan hükümet aklı bakalım, ay sonunda açıklanacak Asgari Ücret belirlenmesinde bu kez tercihinde bir değişiklik yapıp emekçi kesimin yanında irade koyabilecek midir?

Kendi öz çıkarları söz konusu olduğunda azaminin sonsuz ucunu hedefleyenler! Umarım emekçi söz konusu olduğunda, layık görülen Asgari ücretin dibe çakılmasına rıza gösterip, yalancıktan masayı terk etmezler!

Adı üzerinde, Asgari Ücret; Asgari olarak yaşamsal ihtiyaçların karşılanabileceği bir ücret demektir. Bu tarife göre bence sorgulanması gereken; belirlenecek miktar ile yaşamsal ihtiyaçların karşılanıp karşılanmayacağı olmalıdır. Söz konusu olan, emeğini ortaya koyup, alın teriyle üretime katkı yapan, (DİSK-AR) 2019 Yılı Raporu’na göre yaklaşık 10 milyon emekçinin yaşama tutunma mücadelesidir.

Normalde asgari ücret dediğimiz şey en düşük alınması gereken ücrettir. Yani verilecek ücret değildir. Yaşamsal olarak insanlara bunun daha fazlasını vermeniz gerektiğinin ifadesidir bu tarif...

Küresel sermayenin en kıyıcı koluyla! pervasızca “Al takke ver külah” ilişkisini sürdüren ve onlarla bütünleşen; rantçı, yandaş, , hatta bir adım daha öteye gidelim talancı bir zihniyetin temsilcilerine sınırsız olanaklar sunulurken, emekçilerin alın teri karşılığı, sefalet ücreti olmamalıdır.

Türkiye’m Sevgili ülkem, 1950’lerden başlayıp günümüze dek, hız kesmeyen yanlışlara kayıtsızlığının faturasını, her alanda acı reçetelerle ödüyorsun.

97 yıl önce, savaştan yorgun ve bitap düşmüş... Bulaşıcı hastalıklarla boğuşan ulusun yaralarını sarmak adına, yurdun dört bir yanına kurulan hastanelerde parasız, etkin sağlık hizmetleri verip, o zor koşullarda kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsü marifetiyle her tür aşıyı üretilebilecek, bilgi, birikim ve ferasete sahiptin.

Halk sağlığı bağlamında; Koruyucu sağlık hizmetlerini, yurt sathında sürekli aşı kampanyaları düzenleyip, gerektiğinde yurt dışında ihtiyacı olan milletlerin yardımına koşabiliyordun. Şimdi ise, urttaşlarımız, grip aşısına ulaşmada karneye... Salgın sürecinin aşılmasında ise Cinden gelecek bedava aşıdan medet umar hale gelmiştir!

Kısacası, kaybedilen onca değerli zaman ve... 97 yıl önce şahlanan umutlarımız, onca özverili çalışmanın ardından, gelinen noktada Cumhuriyet kazanım ve erdemlerini tamamen yitirip, yitirmeme açmazında çırpınıp duruyoruz.

Oysa, bir toplum: şunun bunun yardımı, himayesi, ya da himmeti ile değil... Kendi özgür iradesi, öz kaynakları ve azim- kararlılığı ile kurtuluşa ulaşabilir.

Ulusumuz bu onurlu mücadeleyi “Benim manevi mirasım akıldır, fendir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’le başardı, yine de başaracaktır.