Türkiye- Amerika, Türkiye- AB, Türkiye- Rusya ilişkileri; Kuzey Irak referandumu, Kerkük sorunu, İdlib harekatı, terör operasyonları...

Ülkemizin gündemi okadar yoğunki; üniverste giriş sınavında yapılan değişiklikler, bu sürecin gölgesinde kaldı, yeteri kadar tartışılmadı. Oysa değişiklikler, gençlerimizi, yani  doğrudan geleceğimizi etkileyecek.

Gündemin yoğun olması, paydaşların konuyu tartışmasını engellememeliydi.

Otuzsekiz yıldır eğitim dünyasının içerisindeyim, bu sürenin neredeyse tamamını  üniversitelere hazırlık kurslarında geçirdim. Dolayısıyla üniversitelere giriş sınavlarında yapılan değişikliklerin birçoğunu bizzat yaşadım. Nice değişiklikler gördüm, ama böylesi bir değişikliği...

Yapılan değişiklikle sınav,  tek günde ancak iki oturumla gerçekleştirilecek. Ve birinci sınav olan “Temel Yeterlilik Testi” sadece Türkçe ve matematik sorularından oluşacak

Birinci sınav olan temel yeterlilik testinde, tarih ve felsefe sorularına yer verilmeyecek olması tarihi bir hata olmuştur.

Düşünün ki  hukuk Fakültesi hayali ile hazırlık yapan adaylar, başat ders olan matematik yanında; Tarih ve Felsefe sorularıyla değil, Edebiyat ve Coğrafya sorularıyla sınanacak.  Oysa  Tarih ve Hukuk ne kadarda birlikteler. Tarihin tanık olduğu; sınıf çatışmarı, savaşlar, göçler, mülkiyet arayışları ve diğer olgular hukuk kavramının doğmasına yol açtı. İnsan-tarih ve hukuk. İnsan- Felsefe ve Hukuk...

Sistem sadece bu garabetla kalmıyor, adaylara, aynı gün iki sınav uygulayarak pedagojik sınırları zorluyor. Adayların; birinci sınavdan sonra, aynı yerleşkede iki saatlik ara içerisinde, beslenme, dinlenme, ibadet etme ve diğer ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, ikinci sınava dingin ve verimli girebileceklerini düşünmek hayalcilik olacaktır.

Sosyal bilmler alanı dışında ki bütün adaylar,  seksen matematik sorusuyla muhatap olacaklar. Tıp Fakültelerinde eğitim almak isteyen öğrencilerin bile sadece onbeş  fizik sorusuyla sınanması nekadar doğru olacaktır.  Kimyanın onüç, biyolojininse oniki soruyla ölçülmesi adil olacakmıdır? Fen Liseleri bu değişiklikle kendilerini nasıl hissedeceklerdir. Bu soru sayısı ve dört yıllık lise eğitim süresi... !

Türkiye’de ciddi bir matematik öğretim sorunu varken seksen matamatikle bu dersi baş köşeye oturtmak, matematik öğretim sorununu halledecekmidir, yoksa yeni sorunları doğmasına mı yol açacaktır?

Matematik öğretimi konusunda dünyada öne çıkan yöntemlerin, matematik çalıştaylarında ele alınıp ülkemize aktarımının olablirliği tartışılmalı ve öğretmen yetiştirme sistemi çağın ve ülkemizin koşullarına göre güncellenmelidir.

Sınavın merkezine matematiğin oturtulması, diğelerini ” ikinci sınıf ders” konumuna düşürür mü?  Bu uygulama okullardaki eğitimi nasıl etkiler? Düşünülmelidir.

Bu sistemde üniversiteye hazırlık kurslarının adı,  matematik kursları olarak değişecektir. Matematik Bölümünün önünden geçmiş olanlar bile, özel ders piyasasında yerlerini alacaklar, hatta özel matematik dersi alabilmek için torpil aranır olacaktır.

Sınav sisteminde yapılan değişişikliklerin bazılarına dikkat çeken bu yazının amacı, daha kaliteli üzüm yenmesine katkı yapabilmektir.

Uzun tartışmaların ve eğitim çalıştaylarının ortya çıkaracağı iradenin , üreteceği akılcı değişimlere özlemle.

( Yazı kaleme alındıktan sonra  YÖK,  yapılan değişiklik üzerinde de bir değişiklik yaparak; ikinci oturumdaki  Edebiyat- Coğrafya soru alanına 10 tarih sorusu eklendiğini, coğrafya soru sayısınınsa 6’ya indirildiğini açıklamıştır.

Tarih kararı doğru bir hamle olmuştur. Ancak,  coğrafya soru sayısının azaltılması başka bir yanlıştır. Eğitim dünyası, süre fazla uzamadan olumlu değişimler beklemektedir.)