Dünya tarihinde, karşılığı vahşet olmayan ülkeler içerisinde ilk sıralarda Türkler gelir. Türk’ün egemen olduğu her coğrafyada bu böyledir. Son olarak, Osmanlı dönemi ile, Cumhuriyeti’nde dahilinde, hiçbir art niyet taşımadan komşuluk ve iyi ilişkiler içeresinde olunmuş, bu özelliği ile daima saygınlığını korumuştur. Bu özelliklerin tartışmasız odağında olan Türkler, maalesef Osmanlı döneminde de oluşan kışkırtmalar ve yok etme mantığı, batı ile birlikte bazı komşularımız dahilinde olumsuz oluşuma sahne olunmuştur. Ve yıkılan, entrikalar ile çökertilen büyük bir güç, batının acımasız düşmanlığı ile son bulmuştur.

Gelinen noktada, kalbî vücut bulan Türk milletinin yeniden doğuşu ile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuş oldu. Minnet ve şükranla her daim andığımız ecdatlarımızın bize bıraktığı onurlu mirası ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti, sonsuza kadar var olacaktır. Bu büyük davanın müstesna değerlerine, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere her birini şükran ve saygı ile anıyorum. Tartışması bile olamayacak, büyük bir güç olan Türk milletinin kapsadığı olan, Türkiye Cumhuriyeti sınırları olduğu gibi, kendini bu müstesna onur içinde gören birçok ülke, Türk ulusunun bir parçası olarak kendilerini görmektedir. Bu müstesna milletin, hoşgörüsü çok üst seviyede olduğu gibi, aksine canının yandığı her ortam, bu büyük gücün nefreti ile mutlaka muhatap olur.

Sonuç itibariyle, millet olma vasfını, yaşam azmini en yukarılarda hisseden bu mümtaz milletin her ferdi özeldir tartışmasızdır.

“Ne Mutlu Türküm Diyene”