Yeni eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Hayırlı olsun.

Türkiye, yeni eğitim yılına yeni bir bakanla başlıyor.

Oysa biz eğitimciler; Ziya Selçuk, bakan olarak atandığında çok umutlanmıştık.

Kısa zamanda gördük ki o da derin izler bırakamadan gidecek.

Maalesef öyle oldu.

Şimdi yeni bakan ve ilgili kurullara atanan yeni bürokratlar.

Her değişim bir umut olma iddiası taşır. Ancak biz eğitimciler artık değişim kelimesinden heyecanlanmıyoruz.

Eğitim dünyamızda her şey o kadar hızlı değişiyor ki, izlemekte bile zorlanıyoruz.
Bakanlar, bürokratlar, sistemler, sınavlar, kitaplar değişiyor...

Ama; Eğitim dünyamızın bulunduğu gezegen değişmiyor.

***

“Taşımalı sistem” olarak tanımlanan uygulama, 90’lı yıllarda eğitim dünyamızda yerini almaya başladı.

İlk uygulama; çok az nüfuslu bir kaç köy okulunun kapatılması, öğrencilerinin merkezi bir okula taşınması şeklinde oldu.

Kısa bir süre sonra sistemin gazına basıldı.

Öyle ki kapatılan köy okullarını, sayı ile ifade etmekte zorlanır duruma geldik.

Bugün köylerimizin çoğu, köy okulları mezarlığına dönmüş durumda.

Öğrenci azlığı gerekçesiyle kapatılan köy okulları, eğitim tarihimizin enkazı durumuna geldiler.

Köylerimizin eğitim hafızaları yıkılan okul duvarlarının altında kaldı. Rakamlarla ifade edemeyeceğim milli servet ölüme terk edildi.

Ve ne yazık ki sorunun çözümüne dair henüz bir ışık görünmüyor.


***
 

Çocukların araçlarla merkezi okullara taşınması, çok ciddi can güvenliği problemi oluştururken önceden tahmin edilemeyen sağlık sorunlarına da yol açmaktadır.

Taşımalı sisteme geçildiği günden beri yaşanan trafik kazalarının ve can kayıplarının derin travmalar yarattığı acı bir gerçektir.

Köy okullarında çalan her zil, köyün geleceğine aydınlık bir davetti aslında.

Ziller sustu, araçlar devreye girdi.

Çocuklarımızı; karda kışta, tozda dumanda yollarda büyütmeye başladık.

Taşımalı sistemin, çocuklarımızın fiziki ve ruhsal gelişimlerini olumsuz etkilediği açık bir gerçektir.

Sistemin varsa getirileri ve götürüleri, etraflıca bir araştırmayla ortaya konmalıdır.

Bu konu artık akışına bırakılmaz; tez zamanda konuyla ilgili çalıştaylar yapılmalı ve kaderine terk edilen köy okullarının önü açılmalıdır.

Artık köy okullarının zilleri çalmalı, İstiklal Marşımız yankılanmalı ve Türk Bayrağı gönderinde yeniden dalgalanmalıdır.

***


Kaybedilen zaman, terk edilen milli servet ve en önemlisi beklenen çıkışı yapamayan çocuklarımız...

Hangisine yanmalıyız!

Sistemin gereği olarak ruhi ve fiziki açıdan yorgun düşen çocuklarımız, öğretmenden mahrum kalan köylerimiz, araç sırtında geleceğe tutunmaya çalışan eğitimimiz.
Hangisine yanmalıyız!


***
 

Taşımalı sistemin uygulamaya girdiği yıllarda köylerimizde; geçtik köylerimizi, ilçelerimizde bile bir garip sistem uygulamaya girdi.

Bu garip sistemin adı henüz konmamış, ama “taşımalı öğretmen sistemi” dense yeridir.

Öğretmenlerimiz artık, köylerde hatta atandığı ilçeler de bile yaşamıyorlar.

Şehirlerde oluşturulan servislerle köylerde ki veya ilçelerinde ki okullarına taşınıyorlar.

Fiziki ve ruhi yorgunluk burada da devreye giriyor ve öğretmenlerimiz ister istemez; bir an önce bitirme ve geri dönme duygusuyla da tanışmış oluyorlar.

Eğitim dünyasının başarı merdivenlerini öğretmenler döşerler.

Öğretmen aynı zamanda bir eğitim gönüllüsüdür.

Gönlünü bulunduğu köye veya kasabaya açtığı oranda başarı gelecektir.

Dolayısıyla öğretmenlerimizin çalıştıkları köyleriyle, kasabalarıyla sosyalleşmeleri gerekir.

Bunun için orada; o köyde, o kasabada yaşamaları belirleyici olacaktır.

Yaşayan öğretmen tanır; çevreyi, kültürü, tarihi, geleneği, çocukları, kısaca köyü ve köylüyü.

Tanıyan, bilir. Çevreye ve kültüre göre kendini geliştirir. Köylünün, bayramına, yasına ve eğlencesine katılır.

Bu bütünleşme bir taraftan kişisel saygınlığı arttırırken, diğer taraftan eğitimin gelişimine çok ciddi katkılar sağlar.

Köyün ya da kasabanın öğretmenle neredeyse hiç tanışmadan kapattığı eğitim dönemleri, telafi edilemez kayıplara yol açıyor.

Köylerde öğretmenlerin artık esamisi bile okunmuyor.

Oysa köy aydınlanmasının temel taşlarından biri de öğretmendir.

***
 

Türkiye’nin bu taşımalı öğrenci ve öğretmen sisteminden bir önce kurtulması gerekir. İşte tam da bu alanda acil bir değişime ihtiyacımız var.

Öğretmenlerimiz, çalıştıkları köylerde barınmaları konusunda özendirilmeli, bunun için küçümsenmeyecek destekler devreye girmelidir.

Artık köy okulları küllerinden yeniden doğmalı.

Köy-öğretmen bütünleşmesi sağlanmalı. Kara tahtalar, çocuklarımızın gülen yüzüyle aydınlanmalı.