Albert Bandura isimli bilim adamı 1961 yılında yaşları 3 ila 6 arasında değişen bir grup çocuk ile bir deney gerçekleştirir. Çocukları iki gruba ayırır. Çocuklar teker teker bir oyun odasına alınır. Birinci gruptaki çocuklar oyun oynarken odalarına bir yetişkin girer. Ve adı Bobo olan bir hacıyatmaz balonuna şiddet uygulamaya başlar. “Tekmele, vur, at, fırlat” gibi komutlar söyleyerek 10 dakika boyunca Bobo’ya şiddet uygular.

İkinci gruptaki çocukların bulunduğu odaya giren yetişkinler ise Bobo’ya şiddet uygulamaz. Aksine oldukça nazik davranır. Bu kısa etkinliğin ardından çocukların Bobo’ya karşı takınacağı tavır gözlemlenir.

Deney sonunda şiddeti gören çocukların Bobo’ya karşı şiddet eğilimde olduğu görülür. Öyle ki bazı çocuklar Bobo’ya karşı özel şiddet yöntemleri geliştirir. Yetişkinlerden görmedikleri halde oyun odasındaki saldırgan nesneleri kullanarak Bobo’ya şiddet uygular. İkinci gruptaki çocukların ise Bobo’ya karşı saldırgan bir tavrı gözlenmez.

Albert Bandura, bu deneyden iki yıl sonra medyanın çocuklar üzerindeki etkilerini görmek için bu deneyi yeniden tekrarlar. Bu sefer ilk gruba Bobo’ya şiddet uygulayan bir yetişkinin görüntülerini izletir. Diğer gruba ise Bobo’yla eğlenerek oyun oynayan bir yetişkinin videosunu izletir. Benzer sonuçlar tekrar gözlenir.

Çocukların kendilerine kolayca rol model seçtikleri ve bu modelin davranışlarını taklit ettikleri gözler önüne serilir. Çarpıcı olan nokta ise 10 dakikalık bir sürenin bile bunun için yeterli olmasıdır. Televizyondan, sokaktan, evden veya okuldan çocuklar rol model seçmek için hazır halde bekliyor.

Çocukların çevrelerinden öğrendiklerine dair en çarpıcı, en sıra dışı örnek ise Ukrayna’da gerçekleşir. Anne ve babası alkolik olan 1982 doğumlu Oxana Malaya isimli kız bebek 2,5-3 yaşlarında sokakta kalır. Hayatta kalmak için içgüdüsel olarak sokak köpeklerinin yanına sığınır. Sokak köpeklerinin kucak açması ile beraber Oxana’nın hayatta kalma mücadelesi başlar. Masal gibi görünün bu hikâye Oxana’yı gören bir kişinin yetkililere haber vermesi ile ortaya çıkar. Oxana fark edildiğinde 7,5-8 yaşlarındadır.

Öğrenmeye en açık olduğu dönemde kaldı ki 10 dakika bile oldukça önemli iken sokak köpekleri ile tam beş yıl geçirmişti Oxana. Bu süre zarfında da kimi gördüyse ona dönüşmüştü. Köpekler gibi yürüyor, köpekler gibi yemek yiyor ve köpekler gibi havlıyordu. Kendini dişleri ile savunuyordu. Yetkililer Oxana’yı almaya geldiğinde köpekler 5 yıl boyunca sahiplendikleri talihsiz kızı vermek istememişti. Oxana da onlardan ayrılmak istememişti.

Oxana’nın bu durumu bebeklerin rol model alarak, taklit ederek öğrenmeleri üzerine yazılan birçok makaleye hala konu olmaya devam ediyor. Ayrıca sorgulanması için kişiliğimizi tekrar kucağımıza bırakıveriyor. Kimiz biz? Kızgınlıklarımız kimin, nezaketimiz kimin eseri? Kimden ne kadar barındırıyoruz içimizde? Esasen kim olduğumuzun cevaplarını toplayabilsek yakınlarımızdan. Belki bazılarını usulca bırakıverme şansı da doğardı elimize.