Evet bizimkiler de “muhacir” çıkmıştı.

Üstelik o dönemlerde “sığınmacı, göçmen, mülteci” gibi uluslararası hukukta karşılığı olan kavramlar da yoktu.

Peki niye muhacir çıkmıştı birçoğumuzun ailesi gibi bizim de bir nesil öncesi ailemiz?

1916 Nisanında Ruslar Trabzon'u işgal etmişti.

Rus işgalinin gerçekleşeceğini gören Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey Valiliği Ordu'ya taşıdı.

Ruslar Arafilboyu'ndan Trabzon'a girdiklerinde şehirde onları coşku ile karşılayan yabancı konsolosun mensupları ile -ki aralarında Amerikan Konsolosluğu da vardı- Rum/Ermeni nüfus vardı.

Trabzon halkının büyük bir kısmı şehri terk etmişti.

Aylardır bombardıman altında tutulan Trabzon hem karadan hem denizden kuşatılıp tüm direniş noktaları çöktükten, ordu dağılıp valilik Ordu'ya taşındıktan sonra zulme uğramamak adına insanımız göç etmeye karar verdi.

Ama nasıl bir göç.

Açlık bir yanda.

Düşman ve eşkıya baskınları, hastalık diğer yanda.

Trabzon Vilayetinin bir milyonu aşkın nüfusundan 354.142'si  muhacir olmuştu.

1919 yılı itibariyle muhacir çıkan bu nüfustan 223.143 kişi çeşitli sebeplerle ölmüş,133.999 kişi ise ancak memleketlerine dönebilmişti.  

Trabzon'dan “başı selamet” çıkan dedelerimiz “Çavuşlu'ya geldiğinde kopan kıyametin” korkusuyla daha da uzaklara gitmeye gayret ettiler.

Bizim aileden örnek verirsek, İstiklal Savaşı Gazisi rahmetli dedem Of Solaklı da Ruslara karşı savaştı.

2 ay 22 günlük direnişe rağmen Ruslar durdurulamayınca Trabzon'daki ailesi ile birlikte bilinmeze yolculuk yapmak üzere yaşadığı şehri terk ettiler.

Çorum Osmancık ilçesi Avren Köyü’ne kadar gidip oraya yerleştiler.

Müstevlilerce bölüşülmekte olan devletimiz o günkü şartlarda muhacirlere elden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordu.

Trabzon Valisi Cemal Azmi Beyin bu konudaki çabaları unutulmayacak düzeyde idi. Uluslararası yardım kuruluşlarının hiç umurlarında değildi.

Peki bitti mi çilesi bu insanların?

Yolculuktaki can kayıpları bir yana gittikleri köyde toprak sahibi köylülerin ya da hazinece verilen tarlalarda iki yıl süren muhacirlikleri sürecindeki çalışmaları ile hayata tutunmaya çalıştılar.

Dedem Kansızoğlu Hacı İbrahim birçoğumuzun dedeleri gibi muhacirlik dönüşü henüz köyüne dönmüştü ki bu sefer Kurtuluş Savaşı için yeniden orduya katıldı.

Yani öyle şimdiki “göçmenler” gibi ülkesini terk edip Akdeniz plajlarında denizde keyif yapmadı.

Bir de bayram günlerini göçtükleri ülkede tatil modunda geçirip yeniden Türkiye'ye dönmediler.

Bayramı ülkesinde geçirip yeniden “sığındığı” devlete dönen günümüz göçmeni rahatlığında değillerdi hiçbir zaman.

Yıkılan bir imparatorluktan yeni bir devlet kurmak için mücadele eden benim muhacir dedelerimle ninelerimle her fırsatta, Avrupa ülkelerine gitmeye can atan ama hiç bir ülke tarafından kabul edilmeyen göçmenleri bir tutmak “gayretullah”a dokunur.

Dara düşmüş insana yardım etmek milletimizin özünde vardır; “kendisi tok yatarken aç olanı düşünür.”

Misafir velinimettir.

Hepsi tamam.

Misafir de misafirliğini bilecek bu arada.

Bazı kesimler de bu göçleri fırsatçılığa çevirip ucuz iş gücünden yararlanmaya çalışıyor.

Allah kimseyi vatansız yapmasın. Kimseye de muhtaç etmesin. Temennimiz göçmen sorunu hem ülkemiz adına hem de evlerini yurdunu bırakıp gelen insanlar adına insani boyutta çözülür.

Herkes evinde rahat eder.

PROF. DR. ASUMAN YAVUZ: AŞI SAYESİNDE KORKMADAN ÇALIŞIYORUZ
“Ülkemiz bir kısıtlamayı daha kaldıramaz.

Ne çalışan, ne çalıştıran, ne emekçi, ne işveren.

Hâlen 23 milyon vatandaşımız korona aşısı olmamış.

Okullar açılmaz, dükkanlar kapalı kalır, vefatlar devam eder.

2 yıldır bu sorunu yaşıyoruz.

En azından aşı var. Aşı yararlı mı değil mi? Sağlık çalışanlarından belli.

Doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının hepsinde coronaya bağlı ölüm önemli oranda azaldı.

En azından bizler çok daha rahat korkmadan çalışabiliyoruz ve eskisi gibi doktor, hemşire ya da sağlık çalışanı ölümü duymuyoruz.

Öğrencilere, çalışanlara ve işverenlere saygı duyalım.

Aşı olsak da maskemizi çıkarmayalım.

Amerika Birleşik Devletleri’nde koronavirüs nedeniyle vefat edenlerin yüzde 99’u, koronavirüs nedeniyle hastaneye yatanların yüzde 97’si aşı olmamış.

“Aşı yaptıralım, maskemizi çıkarmayalım, biraz daha sabır ve biraz daha aşı...” böyle diyor Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Asuman Yavuz.

Asuman hoca Antalya M. Park Organ Nakli Merkez'inde hizmet veriyor. Hastalarla diyaloğu çok iyi.

Her an ulaşılabilen, bırakın yurt içini dünyanın dört bir tarafındaki hastalarının sorunlarına çare olabilmenin çabasını hiç gocunmadan sürdüren bir bilim insanı.

Özellikle pandemi döneminde böbrek nakli ve böbrek yetmezliği hastalarının periyodik kontrollerinde aksamalar olmasına rağmen yerel imkânlarla yapılan tahliller üzerinden Asuman Hoca’nın iletişim araçları ile yaptığı yol göstericilik çok önemli.

Nefroloji alanında ülkemizin önde gelen hekimlerinden biri olan Asuman hoca aynı zamanda sosyal hayatta da hareketli ve keşfedici bir yapıya sahip.

Kısa bir tatil arasında Fransa'ya bu pandemi döneminde bir gezi planlamış.

Çeşitli endişelerine rağmen bu geziyi gerçekleştirmeye karar vermiş.

PANDEMİDE YURT DIŞI GEZİ DENEMESİ
Prof. Dr. Asuman Yavuz, bir kısa tatil arasında Fransa’ya iki günlük gezi planlar. Ama şüpheleri vardır.

Fransa zorluk çıkarır mı diye düşünür.

“Güneşe çıkmayanın gölgesi olmaz.” der ve harekete geçer.

Eşi ile birlikte iki günlük bir Fransa gezintisine çıkmaya karar verirler.

Gerisini isterseniz hocamızdan dinleyelim. Bakalım neler yaşamış. Bu deneyim aynı zamanda yurt dışı gezisi planlayanlar için de bir rehber gibi olacak.

1. İyi gezmeler Hocam sinovac aşısını Avrupa Birliği kabul etmiyor yani tek doz biontec aşılı olarak kabul etmezler diye tahmin ediyorum veya karantina teklifi sunacaklar muhtemelen kabul etmeyeceksiniz yine kabul etmeyecekler.” diye yazmış Facebook arkadaşım. Ben de aynen öyle düşünüyordum.

2. Hatta gidilebilecek ülkeler var, “İlla yurtdışına çıkacaksak onlara baksak, içinden seçsek Ali.” dedim eşime, eşim de, “Ben araştırıyorum.” dedi.

3. Yurtdışına işi nedeniyle devamlı çıkıp gelen arkadaşlarımız var, onlara sorduk aldığımız cevap muallak.

4. Bilet satış acentelerine sordu. Muallak.

5. Fransa Antalya Konsolosluğu’ndan bir telefon numarası buldu, onu arattı bana… “Eskiden aşılarda sorun olur denmişti ama şimdi öyle değil, rahatlıkla gidebilirsiniz, Türkiye kırmızı listeden çıktı.” dedi bir hanım. İlk defa, “Acaba girebilir miyim?” diye içime bir umut doğdu iki sinovac bir biontech aşıma rağmen. Bilet satışta bir havayolu şirketi gidilebilecek her ülkeye göre uyarı listesi hazırlamış ama orada da net değil. Son çıkan sonuç Covid PCR negatif ise sorun olmuyor gibi.

6. Hâlâ net cevap alamadığımız bir süreçte gitmeye karar verdik. Sadece gidiş bileti alıp uçağa bindik. Ve Lyon'da indik. Aşı kartım, Fransızca, İngilizce hazırlanmış PCR sonuçlarımız. Bir gece kalacak olduğumuz otelin onay çıktısı, pasaportlar... Uçakta gezmek için giden tek Türk çift biziz.

7. Pasaporta gelmeden polisler pasaport fotoğrafı ile sen benziyor musun diye baktı ve sonra pasaport kontrole geldik. Polis hiçbir şey sormadı, belge istemedi. Pasaportu kaşeledi ve biz Fransa’ya geçtik (hiç korona yokmuş döneminden çok çok daha kolay Fransa’ya girdik) onların da tatil dönemi yeni başladığı İçin son kalan arabayı kiraladık ve güzelce gezdik. 3 gece kalıp, sağlıkla geri döndük. Güzel bir gezi oldu. Dönüş İçin PCR gerekmiyor HES kodu aşı belgesi yeterli.

“Yani özetle, gidiş için PCR, dönüş için HES kodu aşı belgesi yeterli oluyor.”

Hocamızın kısa bir gezinti denemesinden edindiği deneyimi bizzat kendisi anlattı.

Güneşe çıkmak gerekiyormuş.

Yoksa kim gölgenden yararlanabilir ki.