Fatih Sultan Mehmet’in fetihlerinde belki de en çok zorlandığı şehir Trabzon olmuştur. Elinde baltası ile askerlerinin önünde dizlerine kadar sıyırdığı kaftanının çamurlara bulaştığı Zigana dağlarında geçit vermeyen ormanlarda ordusuna yol açmaya çalışan Fatih, Uzunhasan’ın annesi Sara Hatun’un, “Trabzon bunca zahmete değer mi oğul.” sözüne rağmen hedefine doğru ilerliyordu.

Tarihte İpek Yolu diye adlandırılan daha sonraları da 1938’li yıllarda İran Transit Yolu olarak hizmet veren Trabzon Erzurum Yolu’nun en tehlikeli geçişleri Zigana ve Kop dağları idi.

Yüzyıllar boyunca taşımayı yapan kervanların yerini motorlu araçların almasına rağmen yine de Zigana dağlarında kar fırtına tipi ve çiğ düşmesi gibi doğa olayları özellikle kışın geçişe imkân vermiyordu.

Hatta Almanya’ya sipariş verilen otobüslerdeki özellik sayılırken, bu tehlikeli durumlarla baş edebilecek araçların imali isteniyordu.

Öyle sert kışlar yaşanıyordu ki, göz gözü görmeyen kar fırtınasında mahsur kalanlar için “cankurtaran”lar, çığı önlemek için de, “kar tünelleri” yapılıyordu.

İşte o günlerden kalma iki değerli eser var eski Zigana Yolu’nda.

Zirveye çıkarken görürsünüz onları.

Önce kar tüneli çıkar karşınıza.

Eğer o bölgenin yaylaların çocuklarındansanız tıka basa çuvallarla dolu kamyonun üstünde yanınızdaki ineklerle yolculuk yaparken nedense ıslık çalarak toplasan 30/40 metreyi bulmayan “tünel”den çok geçmişsinizdir.

Hemen zirvenin altında da yok olmaya yüz tutmuş “cankurtaran” diye adlandırılan “nafıa”ya ait bir yapı vardır. Karayolları bakım onarım ekipleri ve malzemelerinin korunması- nın yanı sıra tehlikeli havalarda yolda kalanların sığınabileceği bir yerdir orası da.

Bu iki yapı da bizlere: “Tabi şimdi işiniz olmaz bizle. Tehlike ortadan kalktı. Tüneller yollar derken rahat rahat geçersiniz Zigana’yı.” der gibiler.

Ama eminim dile gelseler, dedelerinize az mı hizmet ettik deyip sitem de ederler.

Karayolları Bölge Müdürlüğü bu yapıları onarıp yaşatmalı.

Karayolları tarihinin önemli kilometre taşlarından olan “Kar Tüneli ve Cankurtaran Binaları” bir dönemi anlatması bakımından çok anlam taşımaktadır.

Açıklayıcı bilgi ve materyallerle zenginleştirebilecek bu yapılar “nereden nereye” dedirten canlı şahitler olarak yaşamalı.

TRABZON TEBRİZ YOLUNDA ZEYTİNYAĞI İLE İŞLEYEN OTOBÜSLER
Bakınız cumhuriyetin ilk yıllarında bu önemli yol için ne mücadeleler verilmiş.

Aslında tarih içinde İngiltere/Rusya/Osmanlı bu yola ticari açıdan büyük önem vermiş fakat 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılışından itibaren canlılığını kaybetmeye başlamış. Bu sefer de ticari yönünün yanı sıra stratejik önemi ortaya çıkmıştır.

Başta Cumhurbaşkanı M. Kemal Atatürk olmak üzere hükümet yetkilileri İran Transit Yolu’nun önemine dikkat çekmişlerdir.

Aynı arzu İran tarafında da vardır.

Sadece kara yolu değil o dönem demiryolu yapımı da gündeme gelmiş ancak ödenek sıkıntısından gerçekleşememişti. (Hâlâ gerçekleşemedi ya!)

“Bütün bu çabaların sonucunda 11 Haziran 1936 tarihli ve 3037 sayılı (25 780 000) Lira Fevkalâde Tahsisat Verilmesi Hakkında Kanun’la Trabzon-İran hududu transit yolunun inşası için 490 bin ve Trabzon- İran hududu transit yolunun motorize edilmesi için 280 bin lira ödenek ayrılmıştır.”

Nafıa Vekâleti tarafından Trabzon-İran Transit Yolu’nda işletmek üzere Almanya’da 24 kamyon ve otobüs yaptırılmıştır. Araçların özellikleri şöyle izah edilmiştir: “İşleyecekleri yolların hususiyetleri, bilhassa Zigana ve Kop dağlarının vaziyeti nazarı itibara alınarak imal ettirilen bu kamyon ve otobüsle 65’er beygir kuvvetinde, dizel motorlarıyla mücehhezdirler. Süratleri, hatta yokuşlarda bile yetmiş kilometredir. Motorları mazot bulunmadığı zamanlarda, her yerde kolaylıkla tedariki kabil her cins zeytin ve haşhaş yağıyla da işleyebilecek olan arabalarla kâfi miktarda yedek aksamı da gelmiştir. Radyatörleri karlı, tipili havalarda bile donmayacak şekilde olduğu gibi hava frenleri, yaylar ve bütün konstrüksiyon uzun ve arızalı yollara dayanabilecek hususi tertibatı haizdir. Kamyonlar ikişer tonluktur. On altı kişilik olan otobüslerde sıcak hava ve uzun yollarda pencereyi açmadan havayı temizleyecek tertibat vardır.”

5 Mayıs 1937 tarihinde 3163 sayılı Devlet Demiryolları İdaresince Trabzon-İran Yolu Üzerinde Otobüs, Kamyon ve Otomobil İşletilmesi Hakkında Kanun Meclis’te kabul edilmiştir.

19 Haziran 1937 tarihindeki yolun açılışı resmi kayıtlarda şöyle yer bulmuştur: “Kızıldize’den (Ağrı-Doğubeyazıt’a ait İran sınırındaki son köy) köyü ve Trabzon’dan hareket eden ve bu transit yolu üzerinde devamlı ve muntazam sefer yapacak olan ilk otobüslerin burada telakileri ile yapılan bu Trabzon-İran Transit yolu aşağıdaki kısım ve mıntıkalara ayrılmıştır:

Birinci Kısım:
Trabzon-Hamsiköy
Hamsiköy-Ardasa(Torul)
Ardasa(Torul)-Kovanis(Keçikale)
Kovanis(Keçikale)- Bayburt
Bayburt- Kophanları(Takriben 234 üncü kilometrede)
Kophanları- Pırnakapan
Pırnakapan Erzurum

İkinci Kısım:
Erzurum-Köprüköy
Köprüköy-Tahirköy
Tahirköy-Karaköse(Ağrı)
Karaköse-(Ağrı)- Diyadin
Diyadin- İran hududu

Trabzon-İran Transit Yolu üzerindeki istasyonlar ise sırasıyla şunlardır: “Trabzon, Maçka, Hamsiköy, Zigana, Ardasa( Torul), Gümüşhane, Kovanis(Keçikale), Bayburt, Maden, Kop Karakolu, Pırnakapan, Aşkale, Karabıyık (Kandilli), Ilıca, Erzurum, Hasankale, Köprüköy, Hopik, Horasan, Aras, Tahirköy, Alaşkirt(Eleşkirt), Karakilise-Karaköse(Ağrı), Bozkurt, Taşlıçay, Diyadin, Kızıldize, Bayazıt(Doğubayazıt), Sürbahan, Gürcübulak (Gürbulak), İran hududu.”

Motorları mazot bulunmadığı hallerde zeytinyağı ve haşhaş yağı ile işleyebilecek araçları Almanya’ya ısmarlayan Türkiye, şartnamesine sıraladığı hususlarda tamamen yol şartlarına uygun araç istemektedir.

Şimdi bunları okuyunca karlı havalarda donmayan radyatörü, mazotu bittiğinde zeytin ve haşhaş yağı ile işleyen motoru, pencereyi açmadan havayı temizleyecek tertibatı olan araçların ısmarlandığı 1936’lı yıllardaki öngörüye şapka çıkarmamak mümkün mü?

Bugün zeytinin ve haşhaşın yağından yakıt elde edilip araçlarda kullanılıyor mu? Eğer böyle bir teknoloji mümkünse 1936’da araçlarda kullanıldığına göre mümkün. Mümkünse zeytin ve haşhaş bizim stratejik ürünlerimiz olarak korunmaya alınmalı.

Bir yol hikâyesine tanıklık eden iki yapıdan yola çıktık, içinde ülkelerin ticari, siyasi, stratejik mücadelesini barındıran gerçeklere de ışık tuttuk.

Sadece Trabzon tarafında değil bu yolun Trabzon-Tebriz hattında kalan tüm hatıraları da korunmaya alınmalı.

Tarih sadece savaşları değil, ticari, ulaşım, teknolojik değişimleri de yazmalı ki nereden nereye geldiğimizi görelim.

***

Kaynak: Meclis tutanakları, Akşam, Yeniyol gazeteleri, Araştırmacı Yavuz Demirkol makalesi.