Cenab-ı Hakka şükürler olsun ki, bizleri mübarek Ramazana, kulluk borcunu en iyi şekilde göstereceğimiz oruca ve şükrümüzü ifade eden teravih namazına bu yıl da kavuşturmuş bulunuyor.

Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan ayı, herkese iyilik ve güzellik, huzur ve mutluluk katmak üzere geldi. Yüce Rabbe kulluk yapan insanların yaradanına sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmesini diliyoruz.

Hiç şüphesiz nefsi eğitmenin ve terbiye etmenin yolu bu ayda açılır. Sabır ve metaneti, her türlü insani ve islami duyguları, azami derecede bize bu ay hissettirir. Bütün insanlar eşitlik eğitimine bu ayda tabi tutulur. Yardımlaşma ve dayanışma bu ayda zirve noktasına ulaşır. Kulluk şuuru ve müslüman olmanın lezzeti daha derinden hissedilir. Yani insan, insani vasıflarla tam olarak bezenir, mükemmelleşir, olgunlaşır.

Hiç şüphesiz Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı, oruç ibadetinin yerine getirildiği, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu sabır ve rahmet ayı olduğu gibi aynı zamanda açların doyurulduğu, çıplakların giydirildiği, düşenlerin kaldırıldığı, yoksulların himaye edildiği, dul ve yetimlere kol kanat gerildiği, bireysel ve toplumsal bazda nice güzelliklerin yaşandığı, bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.

Ramazan, şiddetli ve yakıcı sıcak demek olduğuna göre, bu ayda günahlar, salih amellerle yakılır. Oruç tutan insanların sıcaktan içleri yanarken bir taraftan da günahları yakılır. Çünkü oruçtan maksat, şuurlu bir şekilde, nefsin arzularını belirli bir süre Allah’ın emri olduğu için engellemektir. Mükâfatının sadece Allaha ait olduğu ve Allahın o mükâfatı takdir ettiği kadar vereceğini bildiğimiz Orucu, ihlas ve samimiyetle Allah rızası için tutmak o mükâfatı elde etmek için yeterli olacaktır.

İnsan, insan olma onurunu gönlünde taşır, maddi varlığıyla değil gönlüyle İnsan-ı Kamil olur. Çünkü gönül Hakk'ın tecellilerinin aynasıdır. Nazargah- ı ilahi'dir. Yeryüzüne Allah'ın hâlifesi olarak gönderilen insanın görevi, gönül yıkmak değil tam tersine gönül yapmaktır.

Yunusumuzun ifadesiyle;

Ben gelmedim davi için

Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim

Kişinin öncelikle kendine karşı dürüst ve saygılı olması, insana ve mahlukata karşı aynı doğrultuda davranış sergilemesi, anne, baba, eş, çocuk, komşu, arkadaş, engelli, mülteci ve yetim başta olmak üzere toplumun bütün katmanlarına karşı insani ve örnek yaklaşım göstermesi önem arz etmektir. Yüce kitabımızın model insan olarak takdim ettiği Peygamberimiz (sav) affetmeyi seven, kimseyi incitmeyen, nezaket sahibi örnek bir şahsiyettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de onun bu özelliğinden övgüyle bahsedilir. “Andolsun ki Rasulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir”. (Ahzab, 33/21)

Diğer taraftan Peygamberimiz (sav) mü’min şahsiyeti tanımlarken“ Müslüman, kendisi ve başkaları ile iyi geçinen kimsedir. Başkaları ile iyi geçinmeyen kimsede hayır yoktur.” (Müsned II,400)

Gerçek şu ki, gönülleri fethetmenin en müessir yolu insanlara değer vermek, onlara sevgi ve saygı ile muamele etmektir. İnsanlık ne zaman ki gönül dilini kaybetti, kıskançlık bencillik ve adavet gibi insanı değersizleştiren olgulara mahkûm oldu.Ne zaman ki paylaşma, hoşgörü ve diğergamlık gibi değerler semamızdan çekildi gönüller kuraklaştı, vicdani duygular köreldi. Nice gönüllerin kırıldığı, onurların zedelendiği, insani değerlerin örselendiği günümüzde insanı insan kılan gönlün keşfi ve fethi için birey ve toplum olarak topyekün gayret etmemiz gerekmektedir. Kargaşa, tefrika, kin, ayrılık ve düşmanlığı ancak gönülden gönüle yol bularak, karanlıkları dağıtarak, barış, güven ve iyi niyetlerle gönül fetihlerini çoğaltarak ortadan kaldırabiliriz.

Kalpten kalbe, gönülden gönüle giden yol ve her gönlün insana “ gel” diyen yanı iyilik, sevgi, merhamet, şefkat gibi insani ve islami güzelliklerdir. Yeter ki insanların gönlüne giden bu yolu bulmak için gayretli ve gönüllü olalım.

Bu itibarla İslam alemi için kutlu zaman dilimlerinden olan Ramazan ayında kırık gönüllerin onarılması, kardeşlik bağlarımızı ve ilişkilerimizi yeniden daha güçlü bir hale getirmek için gayret gösterelim...

RAMAZAN 1 TRABZON / İMSAK 03:09 GÜNEŞ 04:56 ÖĞLE 12:24 İKİNDİ 16:18 AKŞAM 19:39 YATSI 21:17

Orucun ve Ramazan ayının fazileti
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Kur’an-ı Kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebezzama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama orucu kazaya bırakmayı mubah kılan dînî bir mazeret varsa, o zaman ramazan orucunu kazaya bırakmak günah olmaz.)

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis- i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

BİR SORU BİR CEVAP
SUAL:
Ramazan ayı, yaza ve kışa gelebiliyor. Kışın kısa günlerde oruç tutulması daha kolay, yazın uzun günlerde sıcakta tutmaksa çok zordur. İkisinin sevabı aynı mıdır?

CEVAP: Hayır, zorluklar içinde yapılan ibadetin sevabı daha çoktur. (Ecir meşakkate göredir) buyuruluyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Maniler karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Mani olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. (3/35)

Editör: Haber Merkezi