Bin yıllık Türk yurduna Rum yurdu denilemez!

“Bir Türk, Hrant Dink’i, ya da Papazı vurmaz.”

“Din sadece din olursa saygı duyarım ama din Batı için siyasi enstrümandır. Sümela Manastırı için de aynı durum geçerlidir. Burayı bir Rum yurdu görmektedirler. Ancak Trabzon bin yıllık Türk yurdudur, Rum yurdu falan değildir”

Türkiye’nin önemli ekonomistlerinden Ramazan Kurtoğlu ile Trabzon’u din, siyaset ve ekonomik bağlamda konuştuk. Önemli açıklamalarda bulunan Kurtoğlu, Sümela Manastırı’nın Hristiyanların Hac ibadetine açılmasına ilişkin, “Bu durum sadece din için olsa eyvallah, herkes gelsin ibadetini yapsın ama din, siyasetin bir enstrümanı olmuş durumda. Özellikle Yunanistan’ın Trabzon üzerinde emelleri vardır. Trabzon’dan fakir aile çocuklarını okutmak bahanesiyle Yunanistan’a götürdüklerini biliyoruz” dedi. İşte o eşsiz söyleşimiz..

FETÖ durumunun Türkiye ekonomisine etkisi nedir?

YÜZDE 20’Sİ ONLARIN ELİNDE

Türk ekonomisinin büyüklüğü açısından baktığımızda aşağı yukarı FETÖ’nün, Türk ekonomisinin yüzde 20’sini kontrol ettiği ortaya çıkıyor. Hükümetin el koymaları ve tedbirleri ile bu etki gün geçtikçe azalıyor ama FETÖ tehlikesi bitmiş değil. FETÖ’nün temizlenmesi gereken iki odak var. Bir üniversiteler, üniversitelere hiç el sürülmemiş, olduğu gibi duruyorlar, en az kırk bin kişinin uzaklaştırılması lazım. Özellikle asistan çevreleri onlarla dolu. İkinci odakta Meclis’tir. Çoğunluk iktidar partisi olmak üzere çok ciddi FETÖ yapılanması var. Bu yapılanma ancak seçimle temizlenebilir. Sayın Cumhurbaşkanının yerinde olsam ülkeyi derhal seçime götürür, bunları partiden uzaklaştırırım. Bunlar hala devletin altını oymak için mücadele ediyorlar ve maalesef devlet çatırdadı. Bu işte siyasi ve üniversite ayağını biçmeden bir yere varamayız.”

Trabzon’un Türkiye ekonomisindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

TABANCA YAPANLARI HAPSE ATMAMALIYDIK

 Trabzon milli ekonomide yeterli katkıyı alamayıp, çok göç veren bir ilimiz. Bu anlamda Trabzon çok stratejik bir noktadır. Türkiye’nin milli güvenliği açısından Trabzon olmazsa olmazdır. Özellikle Trabzon’daki sanayi kuruluşlarının, KOBİ’lerin destek programları ile desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Orta ve uzun vadeli finansman desteği sağlanmalı. Teknolojik yatırımda yol göstericinin olmaması da cabası. Özellikle Trabzon’da geçmişte tabanca yapanları hapse attık. Geçmişte bu insanları hapse atmayıp bir enstitü de değerlendirseydik şimdi dünyanın en büyük silah ihracatçılarından biri olmuştuk. Ayrıca Trabzon’un kendine münhasır Rusya’ya, Ukrayna’ya hatta diğer Baltık Ülkelerine doğru ihracatın merkezi haline getirilebilir. Gemilerle, rorolarla yapılabilir ama yapılıyor mu? Maalesef.

Türkiye’deki altın ve bor madenleri ne zaman değerlendirilecek?

TÜRKİYE’NİN BOĞAZ ÇETESİ SORUNU VARDIR

Türkiye’de 15-20 yıldır alınamayan mesafe, 15 Temmuz FETÖ temizliğinden sonra alındı. Açıkça ifade etmek gerekir ki Atatürk’ün ölümünden sonra devlet milli hassasiyetlerini harekete geçirememiştir. Ülkenin kabuğunu kırması okumaktan, eğitimden geçiyor. Kalkınma milli eğitim, milli savunma ve milli sanayiden geçiyor. Problem dışta değil içtedir. Atilla İlhan ile bir sohbetimde bana ‘Bu ülkede yüzde 10 hain kontenjanı var’ demişti. Osmanlı döneminden başlayan hain enderuniler her dönem başımıza bela olmuşlardır. Bugünde devlete öyle çelmeler atıyorlar ki. Türkiye’nin sağ, sol, Alevi, Sünni meselesi yoktur. Türkiye’nin ‘Boğaz Çetesi’ sorunu vardır. Bunların göbekleri dışarıya bağlıdır, kendileri içerideki tetikçilerdir.

Küçük yatırımcı günümüzde değerlendirmesini nasıl yapmalı?

KRİZDEYİZ KÜLÇE ALTINA YATIRIM YAPIN

 Krizin içersindeyiz, kriz daha da derinleşecek. Elle tutulan külçe altına yatırım yapılmasını öngörüyorum. Bu altınların da yurt dışına verilmemesi gerekir. Bankalar, bu altınları teminat olarak kabul edebilir, vatandaşta borcunu ödeyebilir. Bir başka durumda Trabzon gibi yerlerde 5 yıl 10 yıl vergisiz yatırımlar teşvik edilebilir.

Sümela Manastırı’nın Hıristiyanların ibadetine açılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

OYUN ANADOLU’YA GİRİŞ KAPISIDIR

Bu durum sadece din için olsa eyvallah, herkes gelsin ibadetini yapsın ama din, siyasetin bir enstrümanı olmuş durumda. Somut bir örnek vereyim İzmir’de Bülbül dağında bir Meryem Ana evi vardır. Rahmetli Abdülhamit zamanı bu evi, Vatikan bizden istedi. Abdülhamit vermedi. Anadolu’nun işgal yıllarında Alman asıllı bir kadın rüyasında Meryem Ana evini gördüğünü söyleyerek yine bu evi istediler, Atatürk’te vermedi. Fakat Rahmetli İnönü ile başlayıp Menderes ile biten bir süreç var. Buranın 44 dönümü, bir zeytinyağı fabrikasının sahibinin Meryem Ana Vakfı kurması ile ona veriliyor. Bu vakıfta Harvard ve İsviçre ile doğrudan bağlantılıdır. 1966’da Papa hazretleri geliyor, burayı vaftiz ediyor ve Hacca açıyor. Ama burada Meryem Ana Evi var mı? Yok. Peki burada Meryem Anaya ait olduğu iddia edilen bir mezar var mı? Var, o da Türk ordusunun koruması altındadır. Oyun, Anadolu’ya giriş kapısıdır.

TRABZON’DAN ÇOCUKLARI YUNANİSTAN’A GÖTÜRÜYORLAR

Din sadece din olursa saygı duyarım ama din Batı için siyasi enstrümandır. Sümela Manastırı içinde aynı durum geçerlidir. Burayı bir Rum yurdu görmektedirler. Çok dikkatli olmak lazım. Devletimizin istihbaratı gerekli çalışmayı yapıyordur. Özellikle Yunanistan’ın Trabzon üzerinde emelleri vardır. Trabzon’dan fakir aile çocuklarını okutmak bahanesiyle Yunanistan’a götürdüklerini biliyoruz. Bir Türk, Hrant Dink’i, ya da Papazı vurmaz. Yapımızda yok bir kere. Bunlar Türkiye’yi Iraklaştırma ve Saddamlaştırma politikalarıdır. Trabzon bin yıllık Türk yurdudur, Rum yurdu falan değildir.

Fındığı üreten bizlerin yerine fiyatı belirleyenin dış güçlerin olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

ORDU, GİRESUN TRABZON FINDIKTA MERKEZ OLMALI

Fındığı biz üretiyoruz ama ne hikmetse fiyatını biz belirlemiyoruz. Bu işe el atılmalıdır. Fındığın fiyatının belirlenmesi noktasında Türkiye ciddi söz sahibi olmalıdır. Giresun, Ordu ve Trabzon bu konuda belirleyici olmalıdır. Dünyada bu iş buraya taşınmalıdır. Karadeniz’de de fındık sanayisinin bir İtalyan devine geçtiğini görmekteyiz. Yarın bir gün çeşitli bahanelerle bırakıp gider ise ne olur? Türkiye, fındığa devlet politikası olarak özel bir mesele olarak bakmalıdır.

Varlık Fonu ekonomik açıdan doğru bir hamle midir?

DÜYUN-U UMUMİYE UNUTULMAMALI

Varlık Fonu ile ilgili şunu söyleyebilirim biz Osmanlı’da bir Düyun-u Umumiye ile tütün rejisi felaketi yaşadık. Buradan ümit ederim ki Varlık Fonu yetkilileri gereken tedbiri almıştırlar. İyi idare edilirse Türkiye’nin ucuz kredi bulmasında bir kaldıraç rolüdür. Ama iyi idare edilmediği takdirde Varlık Fonu içindeki bütün kurumları riske atılabilecek durumda. Çayı biz Katarlılara verdik ama her Katarlının arkasında İngilizler vardır ve İngilizler dünyadaki çay tekelidir. Çay ve fındık dünyadaki önemli ürünlerdir. Kaliteli fındık ve çay ile pahalı ürün elde edebiliriz. Devlet politikası bu manada şarttır.”

Karadenizde sonnokta /  Meryem AKGÜN

Editör: Haber Merkezi