Kapalı (Dikişsiz) Glokom Cerrahisi olarak da bilinen Gonyoskopi Asiste Translüminal Trabekülotomi (GATT) Cerrahisi sayesinde ameliyat sonrası pek çok komplikasyon önlenmiş oldu. Doç. Dr. Murat GÜNAY başkanlığındaki ekip tarafından tek ameliyatla iki hastalığı birlikte tedavi edilen ve yeniden görmeye başlayan hasta, uygulanan kapalı yöntem sayesinde ameliyat sonrası günlük hayatına dönebildi. 


KTÜ Farabi Hastanesi,  pek çok branşta olduğu gibi Göz Hastalıkları alanında da dünyada bulunan tüm teşhis ve tedavi yöntemlerini başarıyla uygulayabilen bölgedeki  en önemli merkez olma özelliğini devam ettirmektedir.
Doç. Dr. Murat GÜNAY’ın,  hastanın tedavisi yapılan hastalıkları ile ilgili vermiş olduğu genel bilgiler şu şekildedir:


Halk arasında "Göz Tansiyonu" adıyla da bilinen Glokom, yaygın bir göz hastalığıdır. En sık görülen Glokom tipi "Primer Açık Açılı Glokom" olarak adlandırılır.  Zamanında uygun bir şekilde tedavi edilmez ise görme kaybına neden olabilir. Glokom, göz içi sıvısını dışarı boşaltan kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması nedeniyle sıvının yeterli boşalmaması ve buna bağlı olarak göz içi basıncının artması sonucu oluşur. Yükselen göz içi basıncı, görme sinirine (optik sinir) zarar vererek sinirin ölümüne neden olur. 
Glokom sıklıkla çok sinsi bir seyir gösterir. Glokom hastalığında, geri dönüşümsüz görme kaybı olduğundan  erken tanı önemlidir. Düzenli aralıklarla yapılan muayeneler, Glokom hastalığının erken tanı ve tedavisi için en iyi yoldur. Dikkatli ve kapsamlı bir göz muayenesi ve ilave testler ile glokomun erken tanısı mümkündür. Bu ilave testler arasında, göz içi basıncını ölçmek için tonometre, görme alanı değerlendirme, görme siniri ve retina (ağ tabaka) sinir lifi tabakasının incelenmesi yer alır. Bu testlerde hasta, herhangi bir ağrı veya huzursuzluk hissetmez. Hastalık sinsi bir seyir gösterdiğinden görme alanında belirgin kayıp olmadıkça hasta, hastalığının farkına varamaz. Bu sebeple düzenli peryotlar ile göz muayenesi ve görme alanı gibi testlerin yapılması önem arz eder.
Glokom hastalığının gelişme eğilimi arttıran bazı ek faktörler mevcuttur. Bunlardan bazıları; ileri yaş, ailede Glokom öyküsü (genetik), sigara kullanımı, Şeker hastalığı, Myopi, uzun süreli kortizon tedavisi almış olmak, göz travması geçirmiş olmak şeklinde sayılabilir. Bu tarz hastalıklara sahip kişilerin, Glokom hastalığının erken teşhisi açısından göz muayenesi olmaları uygun olacaktır.


Glokom tanısı konulduktan sonra hastalık tamamıyla iyileştirilip ortadan kaldırılamaz ancak birçok hastada, uygun tedavi yöntemi ile başarılı bir şekilde kontrol altında tutulabilir ve görme kaybının ilerlemesi engellenebilir.
Açık Açılı Glokom hastalığında öncelikli tedavi hedefi, göz içi basıncını düşürmektir. Buradaki amaç, göz içi basıncını bir diğer ifadeyle göz tansiyonunu düşürerek görme sinirinin hasarını durdurmak ve görme kaybının ilerlemesini engellemektir. Bu amaçla uygulanabilecek temel tedavi yöntemleri; ilaç tedavisi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavidir.  İlaç tedavisinde kullanılan ilaçlar çoğunlukla göz damlası şeklindedir. Burada en önemli husus, hastanın ilaçlarını sürekli olarak düzenli kullanması gerektiğidir. İlacın uygun şekilde kullanılamaması veya ilaca bağlı yan etkilerin gözlendiği durumlarda, diğer tedavi yöntemlerine başvurulmaktadır. Gerekirse lazer ve cerrahi girişimler de uygulanabilmektedir. 
İlaç tedavisine yeterli derecede yanıt vermeyen, fazla sayıda (3 ve daha fazla) ilaç kullanması gereken ve istenilen derecede göz içi basıncı düşüşü sağlanamayan kişilerde ya da uzun süre ilaç kullanmanın mümkün olmadığı bazı Glokom (Konjenital Glokom gibi) tiplerinde, cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Göz tansiyonunu en fazla ve en etkin şekilde düşüren yöntem cerrahidir. 


Klasik Glokom ameliyatında, gözü terk edemeyen sıvıyı boşaltmak için göz dışına, göz zarının altına doğru göz içerisinden bir kanal açılmaktadır. Bu ameliyatın adı Trabekulektomidir. Uzun yıllardan beri uygulanan bu cerrahi yöntem ile göz tansiyonunu düşürmede başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı durumlarda ise bu kanal, tüp adı verilen özel bir sistem ile oluşturulmaktadır. 
Son yıllarda Glokom hastalığının ameliyat ile tedavisinde “Minimal İnvaziv Glokom Cerrahisi” adı altında bir dizi cerrahi yöntemler geliştirilmiştir. Bu ameliyat tekniklerinin, klasik Göz Tansiyonu ameliyatından ayıran en önemli özellik, cerrahi sonrası dönemde hasta konforunun daha iyi olması ve cerrahiye bağlı gelişebilecek komplikasyonların daha az sıklıkta gözlenmesidir. Bu yöntemler arasında en sık başvurulan ve KTÜ Farabi Hastanesi’nde uygulanan yöntem, Kapalı (Dikişsiz) Glokom Cerrahisi olarak da bilinen Gonyoskopi Asiste Translüminal Trabekülotomi (GATT) Cerrahisidir. Açık Açılı Glokom hastalarında hem erken hem de orta ve geç dönemlerde, bu cerrahi yöntem uygulanabilmektedir. Ameliyat sonrası dönemde gerekirse göz tansiyonu için damlalar da kullanılabilmektedir. 


Ameliyat, gözün katmanları açılmadan, kornea tabakasından yapılan küçük kesilerle özel lensler yardımı ile gerçekleştirilmektedir. GATT Cerrahisinde, göz sıvısının normal çıkış yolu olan ve filtre görevi gören Trabekulum denilen doku hedef alınmaktadır. Glokomlu hastalarda göz sıvısının çıkışında direnç gözlenen Trabekulum dokusu bu yöntemle açılmaktadır. Böylelikle göz içerisinden göz sıvısının normal dışa akım kapasitesini arttırmak amacıyla bir kanal açılmaktadır. Böylece tıkanıklık oluşturan dokuya müdahale ile göz sıvısının dışarı çıkışı kolaylaştırılmakta ve göz tansiyonunda düşüş sağlanmaktadır. Kapalı bir cerrahi yöntem olması nedeniyle çok düşük oranda komplikasyon olasılığı vardır. Klasik Göz Tansiyonu ameliyatlarında (örn; Trabekulektomi) ortaya çıkabilecek ve kalıcı görme azalmasına neden olabilecek Hipotoni (göz yuvarlağının sönmesi), göz içi enfeksiyon, Retina Dekolmanı gibi komplikasyonların görülme olasılığı GATT Cerrahisi alanında neredeyse hiç gözlenmemektedir. Hastaların ameliyat sonrası konforu, hissedilir derecede yüksek olmaktadır. GATT yöntemi, Glokom hastalığının her evresi için uygulanabilmektedir. GATT Cerrahisi sonrası en sık gözlenen problem, gözün ön kısmında kan birikmesidir. Bu kanın nedeni, cerrahi sırasında ameliyat yerinden, gözün ön kısmına sızan kan reflüsü olup esasında bu durum, cerrahi başarıyı işaret etmektedir. Bu durum, hastalarda geçici olarak puslu görme yaratabilmektedir.

Editör: Haber Merkezi