Aslında en tez canlı şehirlerin başında gelir Trabzon ve onu tutan Trabzonsporlular.

Yaptığı her işi acele yapan, anın tadını yaşamayı unutan, mutluluğu zaman içinde unutan, ona dokunamayan ne çok taraftarımız var.

Ne oldu şampiyon olduk da her şey bitti mi? Bitmeli mi? Hayır tabi ki...Taraftarlık bir gönül işidir. Bu gönüle giren duyguyu ilmik ilmik dokumak, onu kendi içinde yaşamak, özümsemek, etrafına pozitif ve doğru bir şekilde yaymak en önemli taraftarlık görevimizdir.

Bizler kulübümüzü oyunculardan bağımsız sevmeliyiz. Elbette yetenekli oyuncular hepimizin yüreğinde güzel hatıralar, hafızalarımızda güzel anlar bırakmıştır. Bu anları doyuma ulaştırmış oyuncu topluluğuna farklı bir bakış açısı geliştirmek, onları ayırmak, en tepeye koymak, herhangi bir olumsuzlukta onların tarafında durup kulübe karşı gelmek doğru değildir.

Kulübümüz sonuçta profesyonel bir kulüp. Başarıdaki devamlılığın sağlanması, sinerjinin her zaman dinç tutulması için yönetim, taraftar ile kulüp arasındaki dengeyi iyi ayarlayabilen bir yapı içerisinde. Bu yapıya olumlu yaklaşmak, ona yeterince yardımcı olmak gücümüze güç katar. Hedefe uygun planları, vizyona uygun adımları olan Trabzonspor kulübü, içerisinde geleceği ve aynı zamanda aidiyet duygusunu en yoğun şekilde barındıran camianın çokça farkında.

Bizler var oldukça, bu heves ve bu mutluluğun daim olması için hep birlikte el ele verip Trabzonspor'u yavaş yavaş yaşamalıyız. Yaşadıkça sevmeli, sevdikçe dokunmalı, dokundukça yeni çiçekler açtırmalıyız.