“Hatırlatmak, geçen on altı yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeyi kolaylaştırır. Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren savaş. Ondan sonra, içeride ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet. Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler.”
1923 İzmir İktisat Kongresi’yle başlayan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik kalkınma hamlesi, 1935-1936 yılları arası bütçenin 12 milyon fazla vermesiyle taçlandırılıyordu. Azim ve emek 13 senede uçurumun kenarındaki yıkık bir ülkeyi, başarıdan başarıya koşturdu. 1923-1938 yılları.
Millileştirilen Devlet Demiryolları ile Posta, Telgraf ve Telefon İdaresi 1932-1933 yılları ve sonrasında hazineye 4-5 milyon gelir getirmişti. Osmanlı’nın kapitülasyonları sonucu tütün tekeline konan Fransız Reji İdaresi 1924 yılında millileştirilmiş 3.8 milyon gelir sağlamıştı.1925 yılında bu kar oranı 12 milyona ulaşmış, 1929 yılında ise bu kar 28.5 milyon Türk Lirası’na ulaşmıştı.
Fransız Reji İdaresi’nin elinden alınan Haliç-Cibali, İzmir, Samsun ve Adana fabrikaları milli yönetim tarafından yenilenmiş, Bitlis ve Urfa’da tütün fabrikaları kurulmuştu. 1925 yılında 4.768 olan istihdam sayısı bu atılımlar ile 1934 yılında 18.275’e çıkarıldı ve üretim 3 milyon kilodan 10-11 milyon kiloya ulaştı. Tuz tekelinde dış satımla birlikte 1935-36 yılları arasında 4 milyon 456 bin lira gelir sağlanmıştır. Kibrit tekeli yine Fransızların elinden alınıp 10 milyon dolar-altın sermeye ile Türk şirketlerine devredilmiş, İstanbul Büyükdere’de kurulan fabrikada günde 1 milyon kibrit üretilmeye başlanmıştır. Barut ve patlayıcı tekeli millileştirilmiştir.
Alkol tekeli millileştirilmiş, 1935-36 yılları arasında 6 milyon 423 bin net kara yükseltilmiştir.
Tarımda üretici yetiştiren genç Cumhuriyet, örnek tarla ve fidanlıklar kurdurmuş; tarım hastalıklarına karşı araştırma merkezleri kurmuştur. Balıkçılığın gelir düzeyini yükseltmek için aracı sayısı azaltılmaya gidilmiş, balıkçılık ile ilgili banka kurulması çalışmalarına başlanmıştır.
Tohum üretimine önem verilmiş; arpa, buğday, pamuk, süt, çay, sebze ve meyvecilik, yün, kumaş, küçükbaş hayvancılık, büyükbaş hayvancılık, ipek böceği. Üretiminde çiftçiye destek verilmiştir. Tarım ya da ticaret yüksekokulu adaylarının örnek çiftliklerde zorunlu 1 yıl staj görmesi kanunlaştırılmıştır.
Sanayi ve Maadin Bankası’nın yerine kurulan Sümerbank desteğiyle halı fabrikaları, pamuk ve ipek fabrikaları, bez fabrikaları, iplik fabrikaları, deri ve ayakkabı fabrikaları, pirinç ve şeker fabrikaları (1926 Alpullu ve Uşak şeker fabrikası, 1933 Eskişehir şeker fabrikası, 1934 Turhal şeker fabrikası, 1935 Erzurum şeker fabrikası) kurulmuştur.  Sümerbank ayrıca usta ve çırak yetiştiren okulların kurulmasına da kanunlar aracılığıyla yardım etmiş, yurt dışına burslu öğrenciler göndermiştir.

Türk bankacılık sektörü 1926 yılında 10 milyon civarındaki mevduatını, 1935 yılında 145 milyon Türk lirasına ulaştırarak ulusal bankalara gücünü göstermiştir. Pamuk sanayii 1933 yılında ulusal tüketimin %25’ini karşılamaya başlamıştır. Deri fabrikaları 9 milyon kg/yıl ile ülke gereksinmesinin tümünü karşılamıştır. Türk değirmenleri ülkenin un gereksinimini karşılayabilmiştir. Çimento fabrikaları 1932 yılında 120 bin ton üretim yapmış ülke gereksiniminin üzerine çıkmıştır. Trikotaj fabrikaları Türk pazarının tümüne yakın bir bölümünü beslemektedir.
Zeytinyağı üretimi gelişme göstermiş, dış satım sürekli artmıştır. Mobilya sektörü ve metal sanayi sektörü ülke gereksinimini karşılamaya başlamıştır. Tekstil, Selüloz, Maden, Seramik ve kimya sektörleri kurulan fabrikalar ülke genelinde istihdamı arttırırken, dünya ticaretine ortak olmaya başlamıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan, Ata’nın son günlerine kadar devam eden (15 Yıl) tarım ve sanayi atılımları, 21. Yüzyıl teknolojisi ile karşılaştırıldığında devasa farkı net görebilirsiniz. Bu yazıda verdiğim bilgilerin daha fazlasını Avusturya’nın ilk Türkiye Büyükelçisi August Ritter Von Kralın “Modern Türkiye’nin Gelişimi” kitabında görebilirsiniz. Tavsiye ederim.