2020 yılının ülkemiz ve bütün dünya için hiç te kolay geçmediğini söyleyebiliriz. Depremler, yangınlar, her gün artan ekonomik sıkıntılar çok yordu hepimizi. Corona virüs illeti ise hepsinin toplamından daha fazla tahribat yaptı ve hala yıkıma devam ediyor. İnşallah 2021 bütün dertlerimizden kurtulduğumuz mutluluklar getiren bir yıl olur.

Yılı bitirirken bütün İslam coğrafyasında olduğu gibi ülkemizde de yılbaşı kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı sorusu tekrar gündemde…

Koronavirüs illeti nedeniyle bu yıl eğlence merkezlerinde kalabalık kutlamalar yasak. Yılbaşını kutlamak isteyen insanlar evlerinde yakınlarıyla yılbaşını karşılayacaklar. Salgın nedeniyle kalabalık ortamlarda eğlence ve kutlamaların yasaklanmasına rağmen hala yılbaşı kutlaması konusunda sert münakaşalara rastlamak mümkün.

Aslında tartışmanın çıkış noktası yılbaşının kutlanıp kutlanmaması değil, kutlanma şekli üzerindeki ihtilaf. Bu konuda suçlanan genelde muhafazakar kesim olmuştur. Fakat muhafazakarların karşısında konumlanan kesimin davranış ve düşünce şekli hep gözden kaçmıştır. İrdelenmesi gereken nokta bu tartışmanın ateşleyicisinin hangi taraf olduğudur. İlk bakışta muhafazakar kesim içinde kalan ve aşırılığı dindarlık sanan küçük bir radikal grubun sürekli ortamı geren söylem ve eylemlerinin fitili ateşleyen faktör olduğu görülmektedir. Fakat kendini tam olarak bu grubun karşısında konumlandıran ve bana göre modern taassup, çağdaş tutuculuk tanımlarını hak eden başka bir sosyal grup hep dikkatlerden kaçmıştır. Bu grubun yılbaşı kutlamaları ve diğer pek çok sosyal faaliyette dayatmacı ve yaftalayıcı tavrı hep görmezden gelinmiştir. Bu sosyal kesime göre yılbaşı kutlamak çağdaşlık ve modernlik gereğidir. Bu nedenlerle yılbaşı kutlanmalı, fakat kutlama kendi çizdikleri konseptte olmalıdır. Yılbaşı gecesi tıpkı bir Avrupa şehrindeki bir garplı gibi, Avrupalının kutladığı gibi kutlanmalı, insanlar mutlaka alkol almalı ve eğlenmek adı altında konsepte uygun kontrolsüzlükler yaşamalı, gecenin tadını çıkarmalıdır.

Onlara göre yılbaşını kutlamaktan çok kutlama şekli önemlidir. Evinde oturup yılbaşının sağlık ve mutluluk getirmesi için yaratıcısına dua eden bir Müslüman’ın hareket tarzını kendi temsil ettikleri misyona uygun görmezler. Batılı olmak adına, medeni dünyaya bir saldırı ve hakaret hatta kendi yaşam tarzlarına bir tehdit olarak algılarlar.  Onlara göre kırmızı iç çamaşırı giyip kafalarında kağıttan şapkalarla dolaşıp etraftakilerin yüzlerine tuhaf oyuncaklar ile üfleyerek düdük çalmak medeni olmanın gereği, ama kendi kültür ve medeniyetine uygun davranışlar ile yılbaşını kutlamak çok banal ve medeniyetsizlik örneğidir. Onlara göre yılbaşı kutlamalarında sadece bir istisna haricinde tamamen bir batılı gibi davranmak şarttır. O tek istisna Oryantalistlerin doğulu ve elbette Türk kadınlarına yakıştırdıkları en belirgin rol olan “oryantal dansöz”dür. Dansözün adı bile “oryantal”dir. Çünkü batı’nın oryantalist bakışında doğu’nun kadınlarının “oryantal dansözlüğü” vazgeçilmez olarak tanımlanmış ve onaylamıştır.

Toplumun önemli bir kısmı batının ve “self oryantalistlerin” dayattığı kendi kültürünü yansıtmayan bütün bu anlayış ve davranış şekillerine uymayı reddetmekte ve tartışma asıl bu noktadan çıkmaktadır. Yoksa Yılbaşı kutlamalarında yaşanan tartışmanın asıl çıkış noktası bu kutlamanın zamanlaması, anlamı veya çıkış noktası değildir. O şekilde düşünülüp reddedilmiş olsaydı hiçbir muhafazakarın evinde batı icadı televizyon, cebinde pahalı cep telefonları, altında en pahalı yabancı arabaların olmaması, hiçbir muhafazakarın çocuğunun Avrupa’da veya Amerika’da tahsil yapmaması ve hatta oralarda kalmaması gerekirdi. Bu örneklere bakıldığında bu tavrın toptan bir reddediş olmadığını söyleyebiliriz. Özellikle içimizdeki self oryantalistler aracılığı ile  yapılmaya çalışılan sosyal baskı reaksiyoner bir şekilde karşı hareketi doğurmakta ve maalesef Allah adına toplumu yönetmek isteyen siyasal İslamcılara kullanabilecekleri uygun zemini hazırlamaktadır. Halbuki toplumun her kesimindeki radikal unsurlar törpülense,  birbirini rahatsız etmemek şartıyla herkesin tercihine saygı duyulsa ve sosyal barışı sağlayacak şekilde davranılsa sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Umarım yeni yıl ülkemize ve bütün dünyaya, iyilikler, barış, salgınların olmadığı güzel günler getirir. Yeni yılınız kutlu olsun…