Sözü çok uzatmadan yazacağım, Hamsiköy'ü dünya tanıyor.

Her milletten turistler tanıyor.

Tarihi İpek Yolu’nun mola merkezi olarak tarihin sayfalarından, Uzak Asya, Orta Doğu, Uzak Doğu tanıyor.

Yaylasında otlayan hayvanından elde edilen sütünden yapılan sütlacını, yağını, peynirini yiyen dünyanın her yerinden insan tanıyor.

Doğaseverler, yaylacılar, temiz havasıyla, yaylalarında şifa bulanlar tanıyor.

Eğer su havzasının başına, Hamsiköy Kangeller'e taşocağı yapmak isteyenler tanımıyor bilmiyorsa, varsın yapsınlar.

Yazıktır. Günahtır. Ve bu taşocağının verdiği zararın yanı sıra bir faydası da yoktur.

Zararı mı nedir?

Hamsiköy toza, dumana, gürültüye, bağrı delinmiş yoz bir doğaya dönüşür.

Turist gelmez. İşletmeler kapanır. Yaylacılık zaten can çekişiyor hepten biter.

Daha yazalım mı?  

Yok yok yanlış duyumdur.

Hamsiköy’e kimse kıyamaz.

Bırakalım taşocağını filan hayvancılığı geliştirmeye bakalım.

Tarihi dokusu, meraları, otlakları büyükbaş küçükbaş hayvanlarla Hamsiköy’ü eski güzel günlerine döndürücü projeler üretelim.

İÇKALE’DE TARİH GÜNIŞIĞINA ÇIKACAK
Trabzon tarihi açısından çok önem taşıyan ve yapılışı M.Ö.2000’li yıllara kadar uzanan Trabzon Kalesi’nin en önemli bölümlerinden Yukarıhisar’da, İç Kale dediğimiz bölümde kazı çalışmaları başlatıldı.

Uzun yıllardır bu bölgede kazı yapılması hususunda sürdürülen çabalar sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca başlatılan kazılara Trabzon Büyükşehir Belediyesi, Ortahisar Belediyesi, KTÜ ve TTSO’nun da destek vermesi önemli.

Bu tür kazılarda ödenek çok önemlidir.

Malzeme alınacak, işçi çalıştırılacak derken ortaya çıkacak harcamaların bir şekilde karşılanması gerekir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ödenekleri zaman zaman yetmeyebilir.

İşte protokole imza atan kurumlar burada devreye girmelidirler.

Trabzon’un tarihine ışık tutacak bu kazıya iş insanları da sponsor olabilirler. Dünyada ve ülkemizde bunun çok sayıda örnekleri var.

Başkanlığını Prof. Dr. Mehmet Yavuz’un yaptığı kazıda çıkan buluntular sadece Trabzon tarihine değil doğrudan ülke ve dünya tarihine de ışık tutacaktır.

Bu tür kazılardan hemen sonuç beklenmez.

Sonuçları yıllar alır. Sabırla takip edip desteklemek gerekir.

Evliya Çelebi, Trabzon Kalesi’ni ziyaret ettiğinde, Seyahatnamesinde Trabzon Kale’sini şöyle tanımlıyor: “Dağ tarafında cehennem kuyusuna benzer derin bir hendeği vardır ki 77 adam girer. Safi kesme kayadır. İçinde cami, muhafazacı evleri, mahzenleri, cebehaneleri vardır.”

Evliya Çelebi’nin bahsettiği camii, İç Kale’de Sultan Beyazıd’ın oğlu Sultan Abdullah’ın Trabzon Valiliği sırasında annesi Şirinhatun adına 1470'de yaptırdığı camiidir.

Yukarı Hisar, iç kalenin koruyucusu olup, aynı zamanda akropol görevini üstlenmiştir. 

MÖ 2000 yıllarında ilk kalenin yapıldığı sanılmaktadır.

Trabzon Kalesi, Yukarıhisar, Ortahisar, Aşağıhisar diye bölümlenir.

Ayrıca Ganita limanı civarında da Güzelhisar bulunmaktadır.

Bazı eski kaynaklarda İç kalede hipodrom kalıntıları, kule, hamam ve saray gibi yapıların var olduğundan söz edilmiştir.

Saray diye tanımlanan yapının kalıntılarından kesme taştan yapılı bir kare plan üzerine oturduğu anlaşılıyor.

Venedikliler, Cenevizliler, Gotlar, Selçuklular, Timur, Roma, Bizans, Komnenos, Osmanlı’dan izler taşıyan Kadim şehrin kalesinde her türlü medeniyetin izlerine rastlamak mümkün. Osmanlı dönemi ve sonrasında da Cumhuriyet dönemlerinde Trabzon Kalesi onarılmıştır.

Kazıda ortaya çıkacak eserler arasında çanak çömlek, askeri teçhizat, ev eşyası, saray hayatına ait malzemeler, su yolları, kral kızı sarayına ait kalıntılar bizi süregelen tarihi sürecin geçmişteki anılarına getirecektir.

Bakmışsınız ki, bir Trabzon Kralı’nın askerine ait teçhizatın yansıra, Osmanlı Yeniçericisinin de oku, yayı, atının eğeri, mızrağı da bulunmuştur.

Bu kazının başlatılmasında önceden beri emeği geçen herkesi kutluyorum.

Buluntularla birlikte Trabzon’un tarihini anlatan bir alanın oluşturulması Trabzon kültür/turizm hayatına çok önemli katkı sağlayacaktır.

TRABZON’DAN GÜNEYDOĞU’YA AKTARMASIZ  UÇAK İSTENİYOR
Trabzon bir ticaret ve turizm kenti.

Ayrıca Türkiye’nin her tarafına yayılmış gurbetçisi de çok.

Trabzon Havaalanı bilindiği gibi “Uluslararası Havaalanı” statüsünde.

Belli merkezlere Trabzon'dan yurt dışına uçmak mümkün.

Lâkin gelin görün ki, yurt dışına uçuşun gerçekleştiği Trabzon Havaalanı'ndan Türkiye'nin önemli merkezlerine direkt uçuş yok.

Güneydoğu illerimizden Urfa, Gaziantep başta olmak üzere ticari ve turizm anlamında sıkı ilişkiler var. Güneydoğu Anadolu turizmin parlayan yıldızı haline geldi.

Anadolu’nun kadim medeniyetlerinin izleri halen bu bölgede olanca canlılığı ile yaşamakta. Özellikle Trabzon'dan Gaziantep, Urfa, Van, Mardin'e özel turlar yapılmakta.

Ama gelin görün ki Urfa'ya uçakla gitmek istersen İstanbul/Ankara aktarmalı yolculuk yapmak zorunda kalacaksın. Bu da en azından 7-8 saatlik zamanın yollarda harcanması demek. 

Düşünün çoluk çocukla 8 saat aktarmalı uçaklara mecbur olduğundan ötürü havaalanlarında bekliyorsun.

Kıbrıs'la da direkt uçuş kaldırılmış. Bir ara Trabzon’dan alınıp Ordu Havaalanı’na verilmişti Kıbrıs uçuşları.

Korkarım Rize havaalanı bittiğinde de bazı uçuşlar oraya kaydırılmaz.

Turizmi çeşitlendirelim derken iç turizmi unutmayalım.

Urfa, Mardin, Gaziantep, Diyarbakır uçuşları hem Trabzon’a hem de Güneydoğu illerimize önemli bir hareketlilik getirir. En azından bu bölgeden bir ile Trabzon’dan direkt uçak seferleri olsa gelen de giden de saatlerini havaalanlarında geçirmez.

Umarım yetkililer bu durumu görür ve turizm kenti olarak övündüğümüz Trabzon’un bu eksikliği giderilir.