Bilmek, görmek, düşünmek kavramlarından uzaklaştıkça insanoğlunun vardığı yerde sadece korku var.

Temeline korku yerleşen bir zihinde gerçeklere ulaşmak imkânsızdır.

Çünkü şüphe ile yoğrulmuş bir kitleyi soyut canavarlar ile yönetmek çok basittir. 

Dünyanın anteni haline dönüşmüş sosyal medya bunun için en büyük yaratıcıdır. George Orwell'in Hayvan Çiftliği kitabında kartopu isimli karakter çiftlikteki hayvanları İnsan zulmünden kurtarmaya çalışan bir kahramandır. 

Ama bu karakter zaman içinde görünmeyen, korkular yaratılacak bir düşmana nasıl dönüştürüldüğü ve hiç ortada olmamasına rağmen sürekli onun gerçekleştirildiği kötülükler ile kitlenin korkuya nasıl hapsedilip yönetildiği çağımızın en büyük gerçeğine ayna tutuyor.

Bilgiye sahip olan hakikati arar, korkuya sahip olan gerçekliğe kanar. 

Bu bağlamda Ehven-i şer benim için yeni bir kelimedir. Anlamı size sunulan kötü tercihler içinden iyisini seçmek.

Yani kötünün iyisi…

İnsan ona sunulan tercihlerde sadece bir ezberi devam ettirir. Kendi seçeneğini yaratmak için verdiği mücadele onu bir kâşif yapar. 

Kendini keşfetmek ehven i şerri yenmektir.

İş, özel ve sosyal hayat türevini yekten ele alırsak yaşamın bize neler sunduğu konusunda birleştirici bir veri elde edebiliriz. 

Z kuşağı hem düşünen hem de görünen bir çağ başlatabilir mi? 

Bir şeyleri değiştirmek kötü olanı yenmek istiyorsak ilk önce yola inanmalıyız. 

Peki yeni nesil yani gelecek kuşak yola ne kadar inanıyor?

Z kuşağı çılgınlığı dünyanın kötü gidişatını değiştirebilir mi

Milenyum çağı çocukları‘ olarak da adlandırılan Z kuşağı; hızlı ve analitik düşünme yetisine sahiptir. 

Özgüvenleri yüksektir. 

Ayrıca özgürlüklerine ve bağımsız olmaya oldukça düşkündürler. Kendilerinin başaramayacağı hiçbir şey olmadığı düşünürler. 

Toplumsallaşmadan çok bireyciliğe önem verir. Kuralların onlar için bağlayıcılığı yoktur. Teknoloji sayesinde bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri için hızlı yaşamaya alışmışlardır. 

Peki 2000 yılı ve sonrası doğumlu bu jenerasyon kısa ve öz özellikleriyle; doğrucu, tüketen, otorite tanımaz, empati yoksunu ve duygusal özellikleriyle hakikatin kaşifi olarak hem düşünen hem de görülebilen özelliklerini bir bedende birleştirerek dünyayı daha özgür ve yaşanabilir hale getirebilir mi?

Sizi bilmem ama ben inanıyorum, öyleyse varım...