23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis Türk Milleti’nin bütün sorumluluğunu omuzlarına alarak büyük bir savaşa karargahlık yaptı. Bu karargah uyguladığı strateji ile işgalci Yunan ordusunu ve Yunan ordusunun en büyük destekçisi olan zamanın süper gücü büyük İngiliz İmparatorluğunu tarumar etti. Sadece ordularını mı tarumar etti? Hayır. Türk milleti yeni kurulan meclisinin kontrolünde ve büyük önder Mustafa Kemal Atatür’ün önderliğinde verdiği mücadele ve aldığı zaferle yükselirken rakipleri tam anlamıyla perişan oldu.  Yenilen İngiltere’de kıyametler koptu. İstanbul hükümeti ve sarayın her türlü engellemelerine rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin arkasında durup desteklediği Türk ordusunun galibiyeti demokrasinin beşiği denilen İngiltere’de siyaset iklimini ve hükümeti perişan etti. Türk zaferi sonucunda yılların kurt politikacısı  mağrur İngiliz Başbakanı Lloyd George başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı, siyasi hayatı bitti.   Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yükselen mücadeleci demokrasisi ve yönettiği ordusu İngiliz Lümpen Demokrasisinin ve ordusunun depreme uğramasına sebep oldu. O dönemin İngiliz siyasetçileri bu yenilginin etkilerini ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kendilerinde yarattığı duygusal çöküşü atlatamadılar. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk batılı emperyalist güçler ve mağrur siyaset adamları için tam bir kabus oldu. Örneğin İngiliz siyasetinin çok önemli bir figürü ve Çanakkale Savaşı’nın fikir babası ve müsebbibi olan Winston Churchill Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk ve Türk ordusuna karşı aldıkları yenilginin psikolojisinde bıraktığı etki nedeniyle ikinci dünya savaşında müttefiklerin yaptığı Normandiya çıkartmasına şiddetle muhalefet  etti, karşı çıktı. Meclisimizin ve Büyük önderimizin komutasında kazandığımız zafer İngiliz siyasetini tarumar etmekle kalmadı. Kazandığımız zafer büyük İngiliz İmparatorluğu’nun çöküşünün başlangıcı oldu. Dünyadaki mazlum ve sömürülen devletler İngiliz İmparatorluğunun ve batı emperyalizminin yenilebileceğini gördüler ve direniş için cesaretlendiler.

Zaferimizin yaptığı deprem etkisi sadece İngiliz İmparatorluğuyla sınırlı kalmadı. Türk demokrasisinin yeni meclisi ve yönettiği ordusu Yunan ordusunu yendiğinde Yunan Demokrasisi yerle bir oldu.  1922 yılında yaşadıkları bozgun nedeniyle Yunanistan’da askeri darbe yapıldı ve demokrasi askıya alındı. Yunan Başbakanı Dimitrios Gunaris “Küçük Asya “ faciasından sorumlu tutularak idama mahkum edildi. Yunan Başbakanı bir aşağılama şekli olarak sandalyeye ters oturtulmuş şekilde sırtından kurşuna dizilerek idam edildi. Sadece bununla da kalmadılar. Yenilgilerinden sorumlu olduğunu düşündükleri ordularının baş komutanı Yeoryos Hacıanestis’i de idam ettiler. Çiçeği burnunda meclisimiz ve emrindeki ordumuz muzaffer bir şekilde zaferlerinin hazlarını yaşarken ve demokrasi yolunda ilerlerken batı dünyasının demokrasilerinin beşiği olduğu söylenen ve tarihte demokrasi havarisi olarak konumlandırılan antik Yunan’ın halefleri demokrasilerinin temsilcisi başbakanlarını ve ordularının başkomutanını darbe ile indirip kendi elleriyle kurşuna dizdiler. 

Bu konuda ilginç olan durum nedir biliyor musunuz? İngiliz demokrasisini sarsan ve siyaset kurumunu darmadağın eden, zamanın en muktedir İngiliz devlet adamlarının siyasi hayatını bitiren, Churchıll gibi siyaset devlerini savaş alanlarında ezerek yenip sonraki siyasi yaşamlarında alacağı kararlarda korkaklığa sürükleyen, İngiliz İmparatorluğunun çöküşünü başlatan, kazandığı büyük zaferle askeri darbe sonucu Yunan demokrasisinin kesintiye uğramasına ve Yunan Başbakanının ve Yunan işgal komutanının kendi milletleri tarafından idam edilmesine neden olan, Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak Türk Milleti’ne kendini yönetme  hakkı tanıyan büyük insan Mustafa Kemal Atatürk’e batı dünyasının hizmetindeki bir hain hatta İngiliz ajanı diyen  tuhaf düşünceli, idrak ve mantık sorunu olduğunu düşündüğüm bir grubun içimizde olduğunu hayretle görüyoruz. Bir ajan düşünün ki, ajanı olduğu ülke olan İngiltere’nin siyasetini kökünden sallasın, ajanı olduğu İngiliz siyaset adamlarını siyasi mevta haline getirip çöpe atsın, ajanı olduğu İngiltere’nin işgal için kullandığı Yunan ordusunu yenerek komutanının ve başbakanının idam edilmelerine sebep olsun, ajanı olduğu İngiltere’nin maşa olarak kullandığı Yunanistan’da askeri darbe yapılmasına neden olup demokrasi’nin askıya alınmasına sebep olsun.  Bu denli bir tezatı muhakeme edemeyip Mustafa Kemal Atatürk’e İngiliz ajanı iftirasını atanlara inanmak bir akıl tutulması değilse nedir? Bu yalana inanan insanların bilgi referansları ve akıl hocalarının akıl hastası olduğu raporla sabit olan  Kadir Mısırlıoğlu gibi insanlar olduğunu görüyoruz. Bu tür akıl tutulması yaşayan insanların her seçim döneminde ülke yönetimini belirlemek için oy kullanıyor olmaları Platon’un demokrasi için taşıdığı bazı çekincelerin ve devlet yönetimi için önerdiği bazı kuramların haklı olabileceğini düşünmeme  sebep oluyor açıkçası.