İçinde bulunduğumuz yüz yılda hayatın birçok alanında olumlu veya olumsuz gelişimler, ani değişimiler olabiliyor. Artık gündemimizde algı, olgu, kriz yönetimi ve toplum mühendisliği gibi önemli terimler hayatın içinde olmazsa olmazlar arasında. Ekonomide, sosyal hayatta, doğa ve çevresel ani kırılmalarda farklı anlayışla yaklaşım ihtiyaç haline geldi.

Krizlere karşı hazırlıklı olunması, ortaya çıkan krizlerin kontrol altına alınması için stratejilerin oluşturulması ve bu stratejilerin uygulanması gerekiyor. Kriz yönetiminde strateji ve eylem planın oluşturulması için de kriz yönetimi aşamaları ve kriz yönetiminde yaklaşımlar gibi konuları bilmek oldukça önemli. Genellikle krizler, toplum yapısına uygun ve etkili bir şekilde kontrol altına alınabilmektedir. Sürekli değişen dinamik çevre düzeninden dolayı idarenin yönetsel kararları, çevre koşullarına uymayabilir. Ayrıca ilk kez oluşabilecek beklenmedik bir olayda toplumda krize yol açabilir. Bir de sosyal hayata dair krizler var ki günümüzde bu alandaki krizlerin çözümü noktasın da pek başarılı olduğumuz söylenemez.

Konuyla ilgili olarak, fen dersinde öğretmenimizin bize yaptığı bir deneyin bana neler kattığını şimdi daha iyi anlıyorum. Bir miktar sıcak suyu pet şişeye doldurup çalkaladıktan sonra suyu döküp kapattığınızda şişe büzülür, çünkü pet şişenin kapağını kapattığınızda, içeride kalan hava basınç miktarını azaldığı için, dışarıdaki atmosfer basıncıyla, içerideki havanın basıncı birbirine eşitleninceye kadar şişeye baskı uygulanır. Bu durum engellenebilir mi? Şişenin kapağı kapatılmazsa; evet. Pet şişenin karşılaştığı bu dış kaynaklı etki gibi durumlarla, iş hayatımızda ve hayatın pek çok alanında karşılaştığımız olmamış mıdır? Bu tip etkileri bir “KRİZ ” olarak tanımlayabiliriz. Karşılaştığımız krizleri yanlış yöntemlerle çözmeye çalışıp, daha zor durumlara düştüğümüz ve işleri daha da zorlaştırdığımız mutlaka olmuştur.  Günümüz de kültürel, geleneklerimizden uzaklaşma ve ahlaki erozyondan dolayı “KRİZ” kaçınılmazdır. Önemli olan “Krizi Yönetmektir. Karşılaşabileceğimiz krizlerde, istenmeyen ve geri dönüşü imkânsız sonuçlara yol açmamak için “her eve lazım” diyebileceğimiz “Kriz Yönetimi’nden ve önemine binaen bu yazıyı kaleme almayı düşündüm.

“KRİZ” hızlı ve ani bir şekilde meydana gelen, önceden tahmin edilemeyen, tahmin edilse bile, tam anının bilinemediği, acil karar almayı gerektiren ve var olan bir yapının hedef ve işleyişini etkileyen bir durumdur. Bazen yanlış değerlendirmeler ve müdahalelerle bir sorun, kriz haline dönüşebilir. Şunu da unutmamak gerekir ki, kriz olan bir durumu, basit bir sorunmuş gibi görüp, “Kaçkarlardandın serin olmak” da yanlış bir yaklaşımdır. Krizlere karşı en etkin çözüm, önceden “koruyucu önlemler” almaktır. 
Krizler ekonomik, doğal çevre, sosyal-kültürel, teknolojik, politik, yasal faktörler gibi dış çevre faktörlerinden ortaya çıkabileceği gibi, yönetimsel, örgütsel faktörlerin neden olabileceği iç çevre faktörlerinden dolayı da ortaya çıkabilir.
Yaşadığımız dönemde global hareketlerin etkisiyle eşler arsında, cinsler arasında, akrabalar arasında ve iş yaşamımızda krizler moda olmuş durumda. Adliyeler boşanma ve aile krizleriyle dolup taşıyor. Bu durum Türk, İslam kültüründe hiç de küçümsenecek cinsten. Aileyi temel alan anlayışın temelden yıpranması gelecek için iyi işaret değil.

Yönetimsel ve siyasal krizlerde baş edebilmek en çok ihtiyaç duyulan şey yöneticilik, eğitimli, donanımlı, kültürlü ve güvenilir kişilerin olaya müdahil olmasıdır. Klasik yöneticilik anlayışının bir kenara bırakıldığı, kriz anını beklemek yerine önceden önlem planlarının yapıldığı portatif bir anlayışa sahip olmak gerekmektedir. Yani, kriz olmadan önce veya her an kriz olacakmış gibi, “koruyucu önlemler” almak önemlidir. Karşılaşılabilecek risklerin önceden etraflıca belirlenip, değerlendirilmesi ve bu riskleri en aza indirecek veya yok edecek önlemlerin alınması gerektiği unutulmamalıdır. Her faaliyet değişik perspektiflerden değerlendirilmeli, sosyal alanımızdakilerin algıları göz önünde bulundurulmalı, kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıkların yanın da inançsal olarak ta isabetli izleme, değerlendirme, çalışmaları yapılmalıdır. 

Kriz yönetiminde, sürekli gözlem yapmak, bilgiyi araştırmak, alternatif planlar geliştirmek, farklı gözle bakıp değerlendirebilmek, ekip çalışması yapmak ve değişimi yönetebilmek büyük önem arz eder. Kriz sonrasında ise, muhatap kitle üzerinde krizin olumsuz etkilerinin azaltılması, kitlenin motivasyon düşüklüğünün önüne geçilebilmesi ve yeniden ortak hedeflere ulaşılması için yapıcı eleştirilerde bulunulmalıdır. Siyasi arenada seçim zamanları alışıla gelmiş krizlere her dönem alıştık. Kişisel olgunlaşmadan toplumsal olgunlaşmayı beklemek yanlış olur. Donanımlı, eğitilmiş, sosyalleşmiş biyeler ancak ideal toplumu oluşturur. İdeal toplumun oluşmasıyla krizleri minimize edebilir erdemli, vicdanlı ve ahlaklı bir topluluk oluşturulabiliriz.

Bezende kriz anında hiçbir şey hesapladığınız gibi gitmez ve olayları bildiğiniz hamlelerle yönetmek mümkün olmayabilir. Oluşan kaosu ancak
önceden hazırlıklı olarak yönetebilirsiniz. Nasıl ki sağlıkta önleyici tedbirler var, sosyal, iktisadi, inanç ve içtimai hayatta da önleyici tedbirlere önem vermemiz gerekiyor. Önleyici tedbir de eğitim, öğretim, kültür ve güven endeksli ahlaki, vicdani bir yapıdan geçmektedir. Bilimin kaynağından olmayan, ahlaki olmaz, ahlaki olmayan da vicdani olmaz. Vicdan süzgecinden geçmeyen tavır davranış, fiil, hareket ve yaklaşımlar da topluma huzur getirmez. Huzurun olmadığı yerde de krizlere hazır olunmalıdır. 

Krizsiz bir yaşam diliyorum.