Yaşımız seksene merdiven dayadı. Geriye dönüp baktığımızda anılar gözümüzde yeniden canlanmaya başladı. Kemale ermiş yaşlarda hep böyle oluyor herhalde…

Eğitim Enstitüsünün son sınıfındaydık. Lise öğretmeni olarak mezun olmamıza bir ay vardı. Örnek öğretmenlerimizden birisi Gümüşhaneli Bahattin Arık idi. Allah onu öğretmen olarak yaratmış. Can mı can… Baba mı baba…

Öğretmenimiz derse biraz geç geldi. Öğrenci sıralarında oturanlar çocuklaşıyor herhalde. Yaşlı başlı öğrencileriz. Ama çocuklaştık işte.

Silgi ile sınıfta futbol oynamaya başladık. Toz bulutu sınıfı kaplamış durumda. Bulut biraz aralanınca öğretmenimizin sınıfa geldiğini farkettik. Neden sonra toz bulutu dağılır gibi oldu. Bahattin Bey hiç kızmadı. Zaten benim gibi kızmayı beceremezdi. Durdu durdu. Sonunda “Allah sizi öğretmen yapsın” dedi. O zaman neyin ne olduğunu anlarsınız. Acıdık kendisine…

Yaşlanınca dua ile bedduayı karıştırdı dedik. Böyle bedduamı olur. Zaten öğretmen olmaya can atıyoruz.

Bir ay sonra mezun olduk. Sevinç o bicim… İlk tain yerim köyden bozma bir kasaba. Kazaen kaza olmuş köycük. En lüks ev, üstü toprak olan ev.

Okulda tebeşire dahi muhtacız.

Önce müdür vekili, sonra stajyerlik kalkınca müdür oldum. Biraz sivri dilli miydim? Bilmiyorum. Haksızlığa tahammülüm mü yoktu. Üç dört senede dört beş sürgün yedim. Buna karşın kesinlikle eğitimden, öğretimden taviz vermedim. Öğrencilerle, velilerle can ciğer gibiydik.

Öğrenci çok. Sınıf yok. Çevre halkının başka bir eğlencesi olmadığı için boyuna çocuk yapmışlar. Kendi ifadeleri bu…

Derken çok bunaldığım bir günün akşamı öğretmenime mektup yazmaya karar verdim. Bizden sonra o da tain olmuş. Nereye gittiğini de bilmiyorum. Tek bildiğim şey: Her gün Milliyet gazetesi okur. Hasan Pulur’u da çok sever. Kendisine aşağıdaki mektubu yazdım, Milliyet gazetesine gönderdim.

Öğretmenim Bahattin Arık’a…

Yıllar öncesinden saygı duyduğum

Hatıranı saklıyorum be hocam

Allah seni öğretmen yapsın derdin

Gözün aydın tuttu bedduan hocam.

Sekiz yılda dokuz yere göç ettik

Malk mülk diye tebeşiri pay ettik

Kümes bozduk sınıf yaptık oh dedik

Yazamam hepsini darılma hocam.

Okulumuz bakanlıkta kayboldu

Öğrenci çok okul almaz dert oldu

Yalın ayak dağlara kaçıp giden

Personelden haber yazsan ne oldu

İşte böyle hocam dert salkım saçak

Hangisini yazayım sana be hocam

Ay sonunda elli kuruş bulursan

Cevabını bekliyorum ben hocam!

NOT: O yıllarda bir mektup elli kuruştu. Memurlar bir ay tek, bir ay çift maaş alıyorlardı.

Milliyet gazetesine gönderdiğim bu mektubun cevabını gelecek sayıda bulacaksınız.

Hoşça kalınız.