Hiç bir şey bilmeyip de; ukalalık yapanlar var ya, bir tür toplumsal hastalığımız böyleleri... Kırıntı bilgilerle konuşmalara ortak olmaktır en çok sevdaları... "Ortaya " atlar, sonra bir bakar iş sarpa sarıyor, "boş çuval" oldukları anlaşılacak, o zaman konuyu başka alanlara taşıyıp işin içinden sıyrılmak ister böyleleri.

İki atımlık barutları bitmiştir de ondan.

Kulak dolması bilgilerle, gazete ve televizyonların  güncel haberlerinden edindiği, üzerine hiç yorum yapmadığı haberleri birşeyler biliyormuş övüncüyle pazarlamaya kalkanlar çokça var ülkemizde ne yazık ki...

"Dediğim dedik, çaldığım düdük" havasında olanlara  gerçeği/doğruyu anlatmaya kalksanız, nefessiz düşer, ömrünüz yetmez.

"Bir dönem ANAP milletvekilliği ve Bakanlık da yapan Mustafa Taşar Rahmetlinin de belirttiği gibi, "hep aynı yerde otlar!" böyleleri.

"Afaki konuşmak", yalanı cilalayıp pazarlamak onlardadır.

Bilmedikleri yoktur!

Ama iş tutarlılığa geldiğinde dün ile bugün söyledikleri arasında bir bağ bulmak ne mümkün...

"Arada bulursun" örneği...

Onlara göre  "dün dündür", o da dünde  kaldığı için hiç anımsamaya değmez.

Ama, belki de çoğumuz dünde kalan konularda doğru bilgiyi bir yana bırakıp, bu toprakları vatan yapanların kahramanlıklarını, yani dedelerimizin fedakarlıklarını/kahramanlıklarını bilmeyiz. Bilmiyoruz.

Bu da bir başka ayıbımız. Ayıbımızdır ama, bunun da farkında değil çoğumuz. Ayıbımız olduğunu bir bilebilsek...

Bilemeyiz, Balıkesir'i işgal eden Yunan askerine korku salan, onları yıldıran "Tülütabaklar"ın yürekliliğini/kahramanlığını...

Kısa da olsa anlatalım isterseniz Tülütabaklar'ı:

İşgalci Yunan askeri kahvehaneleri, köyleri basıp Türklere zülüm/eziyet ediyormuş. Balıkesir Tabakhane bölgesinde yaşayan insanlar buna karşı düşünmüş, çare aramışlar. Karar; herkesin yüzünü/gözünü soba kurumuyla boyamışlar, at kuyruğundan kocaman bıyıklar yapmışlar, siyaha boyanmış koyun, keçi postu giyip, gece aniden Yunan askerine önüne acayip sesler çıkararak fırlamışlar. Bu eylem devam edip gitmiş...

Yunan askerini fena korkutmuşlar.

Şimdi böyle bir olayın varlığını bilmeyenler Kurtuluş Savaşı'nın hangi koşullarda ve hangi azimle kazanıldığını nereden bilecekler.

Afaki atıp tutacaklar... Gerçeği bilmedikleri için de o günün kahramanlarını küçümseyecek, vebal altında kaldıklarının farkında bile olmayacaklar.

***

Kahramanlık desteksiz atmakla olmuyor.

Kahramansız da ulus olunmuyor.

Kurtuluş Savaşımızın kahramanlar cephesini tüm ulus olarak görüyorsam da kadınlarımızın bu ulusal vuruşmadaki yerlerinin ayrıcalığını hepimizin bilmesi üzerimize görevdir ve hak bilirliktir ayrıca...

Halide Onbaşı (Halide Edip Adıvar), Nezahat Onbaşı, Şerif'e Bacı, Erzurumlu Kara Fatma Bacı, Hali̇me Çavuş, Hafız Selman Hanım, GördesliMakbule Hanım, Çete Emir Ayşe Bacı, Tayyar Rahmiye Hanım ve daha niceleri...

***

Kahramanlar uluslarını tarih yazarak yücelttiler. Unutulmazlar arasında yerlerini aldılar. Onlara yönelik en küçük saygısızlık bir ulusa yapılmış anlamını taşır.

Ne yazık ki, bilgi ile bilisizlik/cehalet yarıştırılınca böyle sahnelere tanık olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz.

En çok da bundan demokrasimiz zarar görüyor.