Siyasette herkesin bir yoğurt yiyişi vardır lakin herkesin azığı aynıdır. O da oydur.

Oy için oynanmayacak oyun, atılmayacak takla, saklanmayacak bakla yoktur.

Tecrübeli bir siyasi büyüğüme "Siyaset nedir?" sorusunu sorduğumda bana "Yüzüne tükürmeyeceğin insanı şapır şupur öpme sanatıdır" demişti.

Geçen Akçabat Söğütlü’deki Ulu Cami çay ocağında yine karşılaştık bu ağabeyimle. Çok kullandığı bir özlü sözle başladı kelama. "Suyun derinliğini aptala ölçtürürler" deyince bu "Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı" sözden sonra "Ne demek istiyorsun" diye sordum.

Başladı eski bir siyasi anısını anlatmaya. "Yıllar evvel meşhur bir imam 18 kişinin yerine hacca gideceğini söyleyip etrafındaki insanlardan kişi başına yüklü bir meblağ para toplamış. Ben de aktif siyasetçi kimliğimle partiye gelen bazı kişilerin şikayeti üzerine bu hocanın görevinden uzaklaştırılması için Ankara’da Diyanet İşleri Başkanı Yazıcıoğlu'na gittim. Hakkaniyetli bir insan olan Yazıcıoğlu derhal valiliğe faks çekerek gereğini yaptı. O dönemde cep telefonu olmadığından bu haber Trabzon'a ulaşır ulaşmaz Trabzon’un ileri gelenleri bunların içinde babam da var beni kaldığım otelden fellik fellik aramaya başlarlar. Otele girer girmez otelci susmayan telefonlardan bahsedip ahizeyi bana uzattı. Aklımda kalan cümle 'Derhal hocanın yerine iadesini sağla' emri oldu. Döndüm Diyanet İşleri'ne. Yüzümün rengi başımda pişirilen bozayı ifade ediyordu.

İadeyi sağladık.

Hangi birimin müdürüydü bilemiyorum ama bu hadise üzerine bana şu fıkrayı anlattı...

Gergedan ile karga uçağa biner. Karga hiç yerinde duramaz her yeri karıştırırken yukarıdaki kırmızı düğmeyi görür ve basar, az sonra hostes gelir karşısına 'buyurun arzunuz nedir ?' diye sorar. Hiiiç der karga ibneliğine bastım. Hostes bozulur ama renk vermez kızarak ayrılır yanlarından. Gergedan dayanamaz o da basar. Aynı hostes yine gelir ve ne istediğini sorar. O da 'ben de ibneliğine bastım' der. Hostes dayanamaz ve kaptana haber verir. Kaptan iki yolcunun da uçaktan hemen atılmasını emreder. Kabin kapısını açıp ikisini de atarlar. Gergedan büyük bir hızla ve şaşkınlıkla aşağıya doğru düşerken karga umursamaz bir tavırla yanına doğru süzülerek gelir. Gergedan: 'Yahu baksana düşüyorum kurtar beni bir şeyler yap' der. Karga da 'Uçmasını bilmiyorsun da niye ibnelik yapıyorsun' der.

Bu aktarımdan sonra sustu. Ben anladım; siyasetin saat saat pozisyon almak anlamına geldiğini aktarmaya çalıştı.

Ben de katıldım kendisine. Böylesine kendisine iğneyi batıra batıra eski meseleleri anlatmasına takdir mimimi koyarak siyaseti artık mecrasına oturtmanın vaktinin gelip geçtiği düşüncesiyle ellerimi göğsümde bağlayıp sustum.

Siyasetin derinliğini ölçecek kadar aptal değilim.